Hamal Kişilikler: Bu kişiler nerede sorun varsa bulurlar ve sorgu sual etmeksizin sırtlanırlar. Adeta sorunla beslenirler. Herkesin sorunu kendi sorunlarıdır. Üzerlerine vazife olmayan sorumlulukları alırlar. “Hiçbir şeye hayır diyemiyorum” diyen insanlar vardır ya işte onlar bu kişilerdir. İşin dramatik tarafı kendi sorunları olduğunda taşıyacak kimseyi bulamazlar. Çünkü insanları kırk yıl sırtında taşıyıp da bir gün indirdiğinde kötü olan kişiler de bu kişilerdir.

Kontrolcü Kişilikler: Kontrol makul düzeyde gerekli olan bir davranıştır. Ama aşırıya kaçtığında problem yaratır. Aşırı kontrolcü kişiler hayattaki her şeyi kontrol edebileceklerini sanırlar. Annesini, babasını, eşini, çocuklarını, işyerindeki herkesi kontrol etmeye çalışırlar. “Aman kimsede sorun olmasın, herkes iyi olsun ondan sonra ben iyi olayım” mantığıyla yaşarlar. Herkesin aynı anda iyi olması uzak bir ihtimal olduğundan hayatları hep sıkıntıyla geçer. Sıra bir türlü kendilerine gelmez.

Mükemmeliyetçi Kişilikler: İnsanoğlu hep en iyiyi, en güzeli arzu eder. Bu yaradılışında vardır. Bunu istemek günlük hayatımıza zarar vermekdikçe sorun oluşturmaz.  Ama tatminlik çıtamızı hep yüksekse mutlu olmamız zorlaşır. Aşırı mükemmeliyetçi kişiler hayatlarında elde ettikleriyle değil de elde edemedikleriyle meşgul olan kişilerdir. Herhangi bir sorunları olmasa bile bu düşünce tarzından dolayı mutsuz ve doyumsuzdurlar. 
Detaycı kişilikler: Detaylar günlük hayatımızın bir parçasıdır. Bir kısmı olmazsa olmaz, bir kısmı da ihmal edilebilir niteliktedir. Sağlıklı bir beyin gereksiz detayları süzgeçten geçirebilir. Ancak aşırı detaycı kişilerin beyinleri bunu başaramaz. O yüzden bu kişiler küçük detaylarda boğulurlar, bütünü kaçırırlar ve sonuca bir türlü ulaşamazlar. Mesela detaycı bir ev hanımı ev işinden başını alamaz, çalışan işini bir türlü bitiremez. Anlayacağınız hayatlarını gereksiz detaylarla  tüketirler. 

Tezcanlı kişilikler: Her şey hemen, bir an önce olsun bitsin isteyen, sabırsız kişiliklerdir. Kapı geç açılsa sinirlenirler, kuyruğa girseler öfkelenirler, yemek geç gelse bağırırlar. Kısacası beklemeye tahammülleri yoktur.  Böyle bir kişiliğe bedenin de tahammülü yoktur. Evet hızlı yaşarlar, ama çabuk ölürler.

Bir Fıkra

Nasreddin Hocaya rüyasında doksan dokuz altın verirler. Hoca yüz olmazsa almam der. Diretirler, ama bir türlü kabul etmez. Alırsın almazsın derken hoca uyanır. Bakar ki ne yüğz altın var ne de doksan dokuz. Tekrar uykuya yatar “doksan dokuza da razıyız” der.

Siz siz olun hayatınızdaki doksan dokuzların kıymetini bilin. Gün gelir belki yüze de ulaşırsınız.  Eskilerin dediği gibi “en iyi iyinin düşmanıdır”.

DOÇ. DR. ADNAN ÇOBAN

PSİKİYATRİST-PSİKOTERAPİST

Stres Hastalık Genlerini Hortlatıyor

Birçok insan ana-babasından gelen hastalık genlerine sahiptir. Diyabet...

İşin “Öz”ü Stres

Dünyaca ünlü tıp doktoru Mehmet Öz talihsiz bir şekilde kalın bağırsağ...

Strese Bağlı Bir Hastalık: Mide Ülseri

Ülser yaranın tıp dilindeki adıdır. Mide ülseri, aşırı asit salgısında...