adnan çoban,psikolog,psikiyatrist,online terapi,ergenlikte bağımlılık,travma,psikolojiktravma,travmatedavisi
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavi Edilmemesi Durumunda Kalıcı Hale Gelir mi?

<p>Travma sonrası stres bozukluğu müdahale edilmediği takdirde kronikleşen ve insan hayatını çok büyük sıkıntıya sokan bir psikiyatrik bozukluktur. Bedensel bir takım yakalarda başlayıp bütün zihinsel alanlara kadar birçok alanımızı etkiler. Mesela dikkat performansımızı düşürür, beraberinde unutkanlığa sebep olur, uyku kalitesi ve iştah kalitesi bozulabilir, kişinin beden sağlığı bozulabilir bir takım metabolik rahatsızlıklar gelişebilir. Yine depresyon alkol ve madde bağımlılığı ilerleyen dönemlerde bir takım daha derin psikiyatrik rahatsızlıklar da kronikleşmiş olan travma sonra stres bozukluğunda kendini gösterebilir. Tedavi edilmemiş travma sonrası stres bozukluğu insanın bedeninde bir takım bozulmalar yaratabilir, mesela ağrılar, sızılar, fibromiyalji gibi bir takım rahatsızlıklar bu travma sonra stres bozukluğu tedavi edilmediğinde karşımıza çıkabiliyor ruhsal durumu bozabilir işte depresyon gibi madde bağımlılıkları gibi birçok psikiyatrik rahatsızlığa zemin hazırlar. Yine korkular, kaygılar, endişeler, kişinin kaçınmalarını sebep olabilir sosyal performansını düşürebilir mesela "İş Özel Yaşam" dengesini bozabilir ki travma sonrası stres bozukluğu olan insanlarda en sık gördüğümüz şey emosyonel uyuşma, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, tükenmişlik&nbsp;ve sorumluluk alamama davranışıdır.&nbsp;En çok kendisini gösterdiği belirti budur. O yüzden travma sonra stres bozukluğunun bir an önce tedavi edilmesi ve kronikleşmesine izin verilmemesi gerekiyor.</p>

Bağımlılık nedir, bağımlılık nasıl tedav edilir ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'în video içeriğine web sayfamızdan ualaşabilirsiniz.
Bağımlılık Hakkında Merak Ettikleriniz

<p>Bağımlılık, bir kişinin bir maddeye, bir nesneye veya bir olguya aşırı bağlanmasıyla karakterize bir ruhsal sorundur. Özellikle beynin ön bölgesi dediğimiz frontal bölgenin bir fonksiyonel bozulması sonrasında ortaya çıkar. Yaşanmış olan travmalar veya stresörler bu bölgede beynin ön bölgesinde sıkıntıya sebep olur, ve bu da Uran kimyasını bozarak bağımlılığı ortaya çıkarır. Peki, beynin ön bölgesinin özelliği nedir? Beynin ön bölgesi, insanın dürtülerini kontrol etme ile ilgili bir bölgedir. Eğer kişi dürtüsünü kontrol etmede zorlanmaya başlarsa, yani iradesini kullanmada zorluk yaşarsa, işte bağımlılık dediğimiz tablo ortaya çıkar. Bu bazen madde bağımlılığı, bazen alkol bağımlılığı, bazen kumar bağımlılığı, bazen de seks bağımlılığı veya alışveriş bağımlılığı şeklinde ortaya çıkabilir. Ama hangi bağımlılık türü olursa olsun, hepsinde oluşma mekanizması aynıdır; yani beynin ön bölgesinde ortaya çıkan bir bozulmadır.</p> <p>Peki, bağımlılığın tedavisine ne yapacağız? Genelde bağımlılığın tedavisinde şöyle bir yanlış vardır: bir mit diyelim, yanlış inanış vardır; işte bağımlılık, Nasrettin Hoca'nın anlattığı gibi, "Ya tutarsa" şeklinde bir durumdur. Eğer tedavi olursa olur, olmazsa zaten bağımlılıktır, gibi bir inanış vardır. Bir başka yanlış inanış da, bağımlı olan insanların kişilik bozukluğu olduğu inanışıdır, hatta mesela antisosyal psikopat kişilikler olduğu inanışıdır. Bu kesinlikle yanlıştır; yapılan araştırmalar, bağımlılarda kişilik bozukluğunun ancak %20 ile 30'unda olduğunu ortaya koymuştur. Halbuki çoğunluğunda, bizim gibi normal insanlar oldukları, normal aile yapıları olduğu ve normal işler yaptıkları tespit edilmiştir.</p> <p>Peki, o zaman ne yapmak gerekiyor? Burada yapılması gereken şu: kişinin bağımlılığa gelmesine sebep olan etkenleri tespit etmek. Bunlar genellikle travmatik yaşantılardan kaynaklanır; araştırmalar, bağımlı kişilerin %20'a mutlaka bir travma ortaya koyduğunu göstermiştir. Mesela, çocuk yaşta babasını kaybetmiş olması, ya da çok kötü muameleye tabi tutularak büyütülmüş olması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmamış olması, ihmal edilmiş olması gibi durumlar söz konusu olabilir. O zaman bu tür olayları tespit edip, bunların beynindeki etkilerini nötralize etmek, bu konudaki hassasiyetleri ortadan kaldırmak ve beyin biyokimyasını düzeltmek ve destekleyici bir terapi programı uygulamak, bağımlılarda son derece başarılı sonuçlar almamızı sağlayacaktır. Genelde bugün yapılan yanlışlardan bir tanesi, ilaç verip kişinin işte bir ihtimal belki düzelir mantığıyla takipsiz bırakılmasıdır, sosyal destekten mahrum bırakılmasıdır. Eğer bu tür terapiler, ilaç tedavisiyle birlikte uygulandığı takdirde, bağımlıların düzelme ihtimali çok yüksektir. Kesinlikle bağımlı insanlara "biz düzelme, artık iflah olmayız" düşünceleri içerisinde olmamalarını, mutlaka etkin bir tedavi programı başvurularını tavsiye ediyoruz.</p>

Uyku nedir, sağlıklı uyku ve uyku bozuklukları nasıl tanımlanır ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'ın bilgilendirici video içeriğine sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Uyku nedir?

<p>Uyku hayatımızın en önemli devresi. Beynimizin belki de ihmalinin yapıldığı işte tamirin tamirinin yapıldığı dönemdir. Eğer etkili geçmezse uyku günümüzü etkin bir şekilde alamazsak işte bildiğimiz birçok ruhsal ve bedensel hastalıklara girim çıkartmış oluyoruz. Peki uyku sorunları kendini nasıl gösterir? Genellikle uykunun ya başında ya ortasında ya da sonunda mesela başında sorun olursa uykuya dalma güçlüğü. Uykuya dalamama, dalarken aniden uyanma şeklinde kendini gösterir. Veya sık sık uyandı. Eğer beyin eh ortasındaysa sık sık uyanmalar. Mesela iki saatte bir, bir saatte bir uyanıp kişiyi tekrar uyumakta güçlükler çekilir. Veya efendim rüya pazında bir takım sıkıntılar söz konusu olduğunda, ne neler olur? İşte kötü rüyalar, kabuslar görmek veya aşırı rüya görüyor. Kendini gösterilir. Son dönemdeki bir uyku bozukluğu uyanma döneminde veya derin uyku döneminde bir sorun varsa ne olur? Mesela gecenin uyanır kişi. Bir daha uykuya dalamaz. Tekrar uyumak ister ama uyuyamaz bir türlü. İşte bu tarz uykusuzluklar genellikle beynin kimyasını bozan durumlar söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Çünkü serotonin maddesi, melatonin maddesi gibi bir maddeler beynin uyumasından sorumlu maddeler. Hangi durumlarda olur bu? Mesela depresyon. Bu depresyonda hem uykuya dalma güçlüğü, hem sık sık uyanma ve hem de erken uyarıp uyarak uyuyamama gibi sıkıntılar çok sık görülür ki B depresyonun belki de en önemli belirtisidir. Eh uyku sorunu. Depresyonun tedavisiyle birlikte uyku sorunu da ortadan kalkmaktadır. Veya efendim eh kaygı bozuklukları işte panik bozukluğu veya efendim işte korkular, karanlık korkusu veya kişinin bazı insanlarda şu vardır. Mesela ölüm korkusu vardır. Uyuduğu zaman işte öleceğini düşünür. Bu kişiler de uykuyu düzenleyici bir ilaç tedavisi, psikoterapiyle uyku sorunu ortadan kalkmaktadır. Mesela alkol, alkol kullanımı hem uyku sorununa sebep olur. Hem de beraberinde işte uyku sorunu sonrasında depresyona sebep olur. İnsan beyni gece uyurken yüzde seksen kapasiteyle çalışır. Gündüz ise yüzde yirmi kapasiteye düşer. Yani gece beynimiz çalışır. Gündüz de bedenimiz çalışır. Eğer alkol alırsak ne yapmış oluyoruz? Beynimizi uyuşturmuş oluyoruz. Uyuşan bir beyin gece çalışamadığı için uyku esnasında ertesi güne eksikle kalkmaktadır. O yüzden alkal sürekli alkol alır. Mesela her gün iki üç duble rakı veya işte üç dört tane bira viski içen insanlar da sürekli bir şekilde alıyoruz. Her gün alıyorsa bir zaman sonra alkolsüz uyuyamamak durumu söz konusu olur. Kişi alkol izine de sürükleyen bir durumdur. O yüzden uykusuzluk önemli bir sorundur. Tedavi edilmediği takdirde kişinin hem ruhsal hem de bedensel sağlanan bozar. Bir an önce bir uzmana başvurup bu konuda yardım alınmasında fayda vardır.</p>

Hocam, bir ilaç aynı hastalığa sahip kişilerde aynı etkiyi gösterir mi? Bir ilaç aynı hastalığa sahip kişilerde aynı etkiyi göstermeyebilir.Bir başka ifadeyle bir ilaç aynı hastalığın tedavisinde bireyden bireye değişen etkiler yaratabilir. Bunun nedeni her bireyin genetik yapısının farklı oluşudur. Genetik farklılıklar ilaç metabolizması, etkinlik ve yan etki profili açısından da farklılıklara sebep olur. Örneğin, İki farklı kişide aynı tip diyabet teşhisi konmuş olsun. Birine verilen ilaç kan şekerini kontrol altında tutarken diğerinde yeterince etkili olmayabilir. Yine birinde düşük dozda diğerinde çok daha yüksek dozda etkili olabilir. Ayrıca aynı dozlarda birinde yan etki oluşurken diğerinde oluşmayabilir,İşte farmakogenetik testler, tedaviyi etkileyen bu tür genetik unsurları belirlemek için geliştirilmiştir. Ortaya koyduğu verilerle her hastaya en uygun ilaç ve dozajının sağlar. Böylece etkin ve emniyetli ilaç belirlenerek kişiye özel tedavi saptanmış olur.