panik-atak-bozuklugu-nasil-gelisir
Panik Atak Bozukluğu Nasıl Gelişir?

<p>Panik bozukluğuna panik bozukluk beyaz panik atak bozukluğu adı da veriliyor Genelde panik atakların dan sonra kişinin bu panik atakların gelmesinden endişe etmesi bir daha yaşarım korkusuyla hayatını kısıtladığı bir tablo olarak karşımıza ben kişi panik atak yaşarım endişesiyle yalnız kalmaktan yalnız bir yere gitmekten evinden dışarı çıkmaktan uzak yerlere gitmekten işte hastane veya tıbbi müdahale yapılabilecek yerlerin olmadığı takım mekanlara gitmekten kaçınmaya Baş zaman içerisinde bu kaçırma işini hayatını iyice abluka altına alır ve kişi facebook bozuktu tablosuna hızla Hilal panik bozukluğu genellikle bir panik atakta başlıyor ilk başta bir panik atak yaşayan kişi o korkuyla gitmiyoruz ki panik atak esnasında aşırı bir ölüm korkusu kalp krizi geçiriyorum Ben de işte ölümcül bir şey var fox yaşı ve hemen ne yapıyor bir acil servise Baş acil serviste işte kardiyolog görüyor dahiliyeci görüyor birçok tetkikler yapıyor ekarge çekiliyor e ben Hatta bazen beyin emarı çekiyor birçok tahliller yapılır bakıyor size herhangi bir şey yok evine gönderiyor turbo atar bu ay ya kalırsa bir sorun oldu ama bir daha bu ataklar söz konusu olursa ve gitgide sıklığı ve şiddeti atarsa İşte o zaman panik bozukluğu tablosu gelişmeye yok kişi ben bir daha panik atak yaşar mıyım bir daha panik atak yaşarsam ne yaparım düşüncesi geliyor işte ve gitgide hayatını kısıtlamaya başlıyor kendini korumaya almıyor mesela evde yalnız kalmak istedi bir yere giderken uzak bir yere giderken yanında mutlaka birisini neden Bayılır kalırım kimse bana müdahale edemez söyle yanında mutlaka birilerin ya çok kalabalık efendim işte kaçamayacak sayılamayacağı birtakım mekanlara gitmekten İşte biz AVM lere gitmekten kaçırmaya Başlıyor spor yapmaktan kaçmaya başlıyor yine Efendim hastalık olur da ben bir orada kalırım yoksa bana müdahale edemez düşüncesiyle uzak Yollara köpekten kaçınmaya zaman içerisinde bu kaçınmalar o kadar şiddetli bir hale geliyor bu beklenti anksiyetesi yani panik atak yaşarım korkusu kişiyi o kadar etkisi altına almaya başörtü ileri düzeyde hayati kısıtlanan ve dışarı çıkmak istemeyen Hatta evinden adım atmayacak noktaya kadar kişi gelişir.</p>

adnan çoban,psikolog,psikiyatrist,online terapi,anksiyete,sosyalkaygı
Dirençli OKB'de TMU Tedavisi Etkili midir?

<p><span style="line-height:100%">Obsesif kompulsif bozukluk, zihne istemsizce gelen takıntılı düşünceler yani obsesyonlar ve bunların yarattığı stresi, sıkıntıyı bertaraf etmek için yapılan birtakım davranışlar yani kompülsiyonlarla seyreden bir psikiyatrik bozukluktur. Obsesif kompulsif bozukluk işlevselliği ve yaşam kalitesini ileri derecede azaltan, kişiye büyük ızdırap veren şiddetli bir psikiyatrik bozukluktur. Kronik gidişli yineleyici ve tedavi direnç oranı yüksek olan bir bozukluktur. 100 OKB’li bireyin 20’sinde tedaviye direnç görülmektedir. Dirençli OKB dediğimizde kastettiğimiz en az 2 serotonin geri alım inibitörü veya 2 farklı gruptan antidepresanın ya da biri kulombikramin olmak üzere en az 2 serotonin geri alım inibitörünün maksimum dozda ve yeterli sürede kullanılması da ve buna davranışlı terapiler başta olmak üzere terapi yöntemlerinin de eklenmiş olmasına rağmen yanıt alamamasıdır. Dirençli obsesif kompülsif bozukluklarda mevcut tedaviyi güçlendirecek bazı yöntemlerin devreye sokulması gerekmektedir. Bunlardan biri de Transkranial Magnetic Stimulation yani TMU tedavisidir. Yapılan araştırmalar TMU’nun dirençli OKB vakalarında genel OKB belirtilerini veya OKB ile ilişkili anksiyete ve depresyonu azalttığını göstermiştir. FDA bu etkilerinden dolayı dirençli obsesif kompülsif bozuklukta TMU tedavisine 2018 yılında onay vermiştir. TMU tedavisinde beynin belli bölgelerinden manyetik uyarım verilmekte ve o bölgenin elektrokimyasal işleyişi artırılmaya çalışılmaktadır. Yapılan araştırmalar ve klinik deneyimler bize şunu göstermektedir. Dirençli obsesif kompülsif bozukluk vakalarında mevcut ilaç tedavisinde TMU tedavisini eklediğimizde tedavi başarı şansı artmaktadır.</span></p>

kapali-alan-korkusu-klostrofobi
Kapalı Alan Korkusu (Klostrofobi)

<p>Kapalı alan korkusu, kapalı, basık, küçük alanlarda kalma korkusuyla kendini gösteren ve burada başına bir şey geldiği zaman buradan kurtulamayacağı düşüncesiyle seyreden bir bozukluktur. Hangi durumlarda ortaya çıkıyor? İşte kapalı, küçük yerler dedik. Mesela asansör veya çıkamayacağını düşündüğü yerler. Uçak, otobüs, feribot metro gibi ulaşım araçları. Yine efendim küçük basık odalar, karanlık odalar, penceresi olmayan odalar. Yine kalabalık yerler. Mesela işte sinema, AVM, tiyatro gibi alanlar bu korkuların yaşanabileceği alanlardır. Ne oluyor? Kişi bu ortamlara girdiği zaman aşırı bir işte tehlike ve tehdit algısı olacak kişide. Buna bağlı olarak bir reaksiyon işte titreme, terleme, taş yıkardı, aşırı kasılma, gerginlik, korku gibi birtakım reaksiyonlar oluşuyor. Hayal nasıl etki ediyor bu? Düşünün işte bu ortamlarda korkan bir insan. Mesela asansörden korkan bir insan işte on iki katlı bir veya otuz katlı bir binada işi varsa otuzuncu kata merdivenle çıkmak zorunda kalıyor. Veya bir iş adamı uluslararası Çin'e seyahate gitmesi, iş seyahate gitmesi gerekiyor. Gidemiyor uçak korkusu olduğu için. Veya şehirler arası seyahat etmek istiyor.<br /> <br /> Otobüs korkusu var, tren korkusu var. Bir türlü seyahat edemiyor. Hatta Avrupa yakasından efendim Asya yakasına, işte Kadıköy yakasına geçemiyor kişi. İşte bazı korkmadığı şeylerdir. Mesela köprünün üstünden geçerken bile korkan insanlar oluyor bu insanlar. Yine sinema, tiyatro, AVM gibi yerlere gitmekten kaçınıyorlar. Çünkü buralarda herhangi bir yangındır, bir tehlikeli bir durum olursa kaçamam, kurtulamam korkusu yaşıyorlar. Hatta gitseler bile diyelim sinemaya gidiyor, sinemada çıkış kapısına en yakın yere, yerden bilet alıp ancak o şekilde izleyebiliyor ki o izleme de çok korku, panik içerisinde oluyor. Sonuçta geçmiş yaşantılarının etkisiyle. Yani bu nasıl oluyor bu kapalı yer korkusu? Ya kapalı kapalı yer korkusu? Ya kapalı yerde kalıyor. Mesela bir asansörde kalma hikayesi olabilir kişide. Veya uçakta aşırı bir türbülans söz konusu olabiliyor. Veya hiç bunlarla alakalı olmayan hani kapalı yerle ilgili bir yaşantısı olmaksızın yaşamış olduğu bir olay, işte çaresizlik tehdit algısı, güvende olamama düşüncesi yaratan bir travmatik olay bile kişide kapalı yer korkusunu oluşturabiliyor peki tedavisi var mı? Eh tabii ki tedavisi var.<br /> <br /> Fobilerde eh bizim psikiyatrinin en başarılı olduğu alanlardan bir tanesi de fobilerdir. Kapalı yer korkusu olan eh kişilerde etkeni bulup, onun üzerine yoğunlaştığınızda ve efendim eh tetikleyicilerle yani tetikleyen ortamlara karşı duyarsızlaştırma çalışması yaptığınızda yüzde yüze yakın eh olumlu sonuç alıyorsunuz. Burada tabii eh en önemli yöntem olarak karşımıza çıkan yöntem de terapisi. Son yıllarda yıldızı parlayan bir terapisi ne yapıyor? Tetiklenen travmatik yaşantıları tespit edip bunları söndürüyor bir manada. Normal sıradan yaşantılara dönüştürüyor. Bir de tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırarak kişinin ııı rahatlamasını ve bu ortamlarda rahatlıkla bulunmasını sağlıyor.</p>

İnsanlar sevdiklerine neden zarar verir biliyor musunuz? Sevgili dostlar, sosyal psikolojik çalışmalar şiddetin insanda doğuştan var olan bir davranış olmadığını ispat etti. İnsanın doğduktan sonra önce bencil, sonra da saldırmayı öğrendiğini de insanı saldırganlığa iten nedenlerin başında doyurulmamış ihtiyaçlar yatıyor. Çocukken güvenliği sağlanmamış, sürekli şiddete, ihmale ve istismara uğramış çocuklar zamanla bunu alamadığını düşündüğü yakın çevresine, ailelerine karşı saldırganlığa başvurmayı öğreniyor. Doyurulmamış ihtiyaçlar bazen insanda karakter sorunlarına sebep olabilir. Bu durumda insan, bencilleşmek, reddedildiğini, onaylanmadığını, ikinci plana atıldığını düşündüğü zamanlarda saldırganlığa başvurur. Anneye, babaya, aile bireylerine, sevgiliye, evlatlara, arkadaşlara, çalışanlara, toplumdaki bireylere zarar vermenin arka planında bu tür unsurların yattığını unutmamak gerekir. O yüzden çocuğun yetişmiş olduğu aile ortamının çocuğun duygusal, ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan bir ortam olması, ileride şiddete meyilli bireylerin oluşmaması açısından son derece önemlidir.