EMDR Terapisi Nedir?

**Bu sayfada yer alan tüm haber ve içeriklerde belirtilen cerrahi veya girişimsel işlemlerin sonuçları kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Herhangi bir işleme karar vermeden önce, hekiminizden kapsamlı ve kişisel bir tıbbi değerlendirme almanız tavsiye edilir.

EMDR

EMDR terapisinde herhangi bir ilaç, elektriksel ve manyetik uyarım ya da hipnoz tarzı teknikler kullanılmaz. Kişi terapi seanslarında uyanıktır ve terapiye aktif bir şekilde katılır. EMDR bütün terapi tekniklerinden istifade eder ancak esas teknik (Bilateral Stimulation/BLS) yani iki taraflı uyaran verme (İTU) tekniğidir. Danışanın terapistin parmağını takip ederek gözlerini sağa ve sola hareket ettirmesi istenir ve böylelikle beynin sol ve sağ yarımküresi hafifçe uyarılır. Bu sayede danışanın kendisini rahatsız eden bellek ve duygulara yoğunlaşması ve bu yoğunlaşılan rahatsız edici anıların da işlemlenmesi (duyarsızlaştırma) sağlanır. EMDR’de esas anıların işlemlenmesinde beynin her iki yarım küresini uyarmaktır. Bu genellikle göz hareketleri şeklinde olur. Ancak alternatif olarak, dikkatin bir yönden diğer bir yöne aktarılmasını sağlayan çeşitli aletler de kullanılabilmektedir. Örneğin kulaklıkla sol ve sağ ses verme ya da ellerde tutulan ve titreşim veren elektrotlarla sol el sağ el uyaranı verme şeklinde uygulamalar da iki taraflı uyarım için kullanılabilmektedir. Aslında bu teknik beynin uykuda anıları işlemleme ve öğrenmeyi gerçekleştirme amaçlı kullandığı organik bir tekniktir. Rüya görülen REM (Hızlı Göz Hareketleri) döneminde de benzer bir faaliyet gerçekleştirilir. Nitekim EMDR beynin bu faaliyetinden esinlenerek keşfedilmiş bir terapi yöntemidir. REM döneminde ortaya çıkan bu hızlı göz hareketlerinin anıların işlemlenerek öğrenmenin gerçekleştirilmesinde çok etkin bir faaliyet olduğu düşünülmektedir. EMDR seanslarında da aynı mantıkla iki taraflı uyaran verilir ve danışanın dikkati farklı yönlerden gelen uyarılara odaklanır böylelikle travmaların işlemlenmesi ve kişinin iyileşme süreci hızlandırılır.

EMDR terapisi’nin amacı

EMDR terapisinin asıl amacı panik, endişe, korku, suçluluk duygusu, öfke, demoralizasyon, depresif reaksiyon, fobi ve yas gibi rahatsızlık verici tabloların arka planındaki travmatik olayları işlemlemek ve bu yolla kişinin şikayetlerini azaltmaktır.

Bunun yanı sıra EMDR terapisi sağlıklı bireylerde de spor müsabakalarındaki performansı artırmak, sahne korkusunu azaltmak, sınav kaygısını gidermek gibi başarı gerektiren konularda performans geliştirme, değerlilik ve özgüven gibi duygusal kaynakların kazanımında da sıklıkla kullanılmaktadır.

EMDR terapisinin en etkin olduğu bozukluk Travma Sonrası Stres Bozukluğu’dur (TSSB). Deprem, terör, sel, pandemi gibi travmatik olaylar sonrasında gelişen TSSB tedavisindeki başarısı birçok araştırma ve klinik çalışma ile ispatlanmıştır.

EMDR ile yapılmaya çalışılan “anıların işlenmesi”

Beyinde ana rahmine düştükten 3 ay sonra başlayan ve ölene kadar devam eden bir kayıt faaliyeti vardır. Bu faaliyetin amacı insanın hayatını idame ettirebilmesi için gerekli olan bilgiyi ve deneyimi kazandırmak ve bunun için kurgulanmış olan bellek sistemini oluşturmaktır. Adaptif Bilgi İşleme Modeli olarak da adlandırdığımız bu süreçte yaşanarak (tecrübî bilgi) ya da akademik yolla elde edilen deneyim işlenir, öğrenme yoluyla uyumlu ve işlevsel bir bilgiye dönüştürülür ve adaptif işlenme havuzuna entegre edilir.

İlk yaşandığında, duyulduğunda ya da okunduğunda bir ön kayıt olarak beyne alınan bilgi özellikle uykuda rüya görülen dönem olan REM (hızlı göz hareketleri) aşamasında (gözlerin sağa ve sola hareket ettirildiği dönem) işlenmiş bilgiye dönüştürülür. Bu faaliyete de “adaptif işleme” adı verilir. Adaptif işleme sürecinin başarıyla tamamlanması doğru bir öğrenmenin gerçekleştiği, yaşanan olayın işlevsel bir deneyime dönüştürüldüğü ve anının ileride kullanılmak üzere genel öğrenme havuzuna yani bellek deposuna kaydedildiği anlamına gelir.

Travmalar İşlemlenemezse Neler Olur? Adaptif Bilgi İşleme Modeline göre anıları işlemlenmiş ve işlemlenmemiş anılar olmak üzere ikiye ayırabiliriz. İşlemlenmiş anı, ister sıradan isterse travmatik olsun, doğru ve rasyonel bir öğrenmenin gerçekleştiği ve öğrenme havuzuna aktarıldığı anıdır. Buna göre şiddetli bir travma dahi başarıyla işlemlenebilirse travma olmaktan çıkar ve hayatta karşılaşılabilecek sorunların çözümünde kullanılabilecek bir deneyime dönüşür. Bu sistem normal çalıştığında ruh sağlığını, ruhsal büyümeyi ve insanın gelişimini öğrenme yoluyla desteklediği için adaptif (uyumlu) bir mekanizma olarak kabul edilir. İnsanın fizyolojik alt yapısı ve programı bu mekanizma üzerine kurgulanmıştır: Yani yaşanan bir tecrübe işlenir, bir öğrenme ve bilgi üretimi gerçekleşir, bu bilgi ilgili adaptif bilgi havuzuna entegre edilir, depolanır ve ihtiyaç duyulduğunda kullanılır.

Ancak çok şiddetli bir travma ya da üst üste yaşanan rahatsız edici olaylar bu mekanizmayı bozar ve yaşanan travmatik olay işlemlenemez ve mevcut anı ağına entegre edilemez. Anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaması travmatik yaşantının anlamlı ve işlevsel bir deneyime dönüşmesini engeller, dolayısıyla insanın psikolojisine zarar veren bir kayda dönüşür.

İşte işlemlenememiş anılar bu bilgi işleme süreçlerinden defalarca geçtikleri halde öğrenme havuzuna aktarılamamış ve bellek boşluklarında yaşanmış ham (işlemlenmemiş) halleriyle sıkışıp kalmış anılardır. Başka bir ifade ile bu anıların sebep olduğu duygu, düşünce, imge, ses ve beden duyumları yaşandığı haliyle depolanmıştır. Bütünden kopuk bir şekilde depolanmış olan bu işlemlenmemiş anılar, öğrenmenin gerçekleşememesine (unlearning) ya da yanlış öğrenmeye sebep olurlar. Bu yanlış öğrenmenin sonucunda da rasyonel olmayan ve kişinin gerçeğine uymayan bir takım olumsuz düşünceler, duyarlılıklar ve davranışlar gelişir. Kişi tetikleyicilerle yani bu anıların yarattığı psikolojiyi hatırlatan durumlarla karşılaştığında bu izole kalmış anılar uyarılır, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşıyormuş gibi tepki verir. Örneğin bir köpek tarafından ısırılmış olan çocuğun bu travması işlemlenemezse çocuk herhangi bir köpekle karşılaştığında, kendisini ısıran köpek ve ısırılma olayını hatırlar ve o anda verdiği korku tepkisini aynı şekilde verir. Burada görülen köpek tetikleyici (hatırlatıcı), köpek tarafından ısırılma sahnesi ise tetiklenendir (hatırlanan).

Özellikle çocukluk çağında yaşanan travmatik olaylar işlenememe riskiyle karşı karşıyadırlar. Çünkü çocuğun soyut düşünme, zekâ, muhakeme ve adaptasyon becerileri henüz tam gelişmemiştir. Bu yüzden anıların işlenmesi için gerekli olan bilişsel süreçler devreye giremez, anı travmatik haliyle kalır ve çocuğun topyekûn hayata bakışını olumsuz yönde etkileyen bir kayda dönüşür. Yine ilerleyen çağlarda aile ve sosyal desteğin yetersiz, adaptasyon kabiliyetinin zayıf ve kişiliğin tam olarak gelişemediği bireylerde de travmatik anılar işlemlenemeyebilmektedir.

Örnek vermek gerekirse: Sürekli ve şiddetli ana-baba kavgalarına maruz kalan çocuklarda bu yaşantılar bir travmaya dönüşebilir. Eğer çocuğun beyni bunu işlemleyebilirse çocuk bu olayı rasyonel bir şekilde yorumlar ve ona göre bir tutum sergiler. Örneğin bunun geçici olduğunu, annebaba arasındaki bir sorundan kaynakladığını, kendisinin hem suçunun hem de yapacak bir şeyinin olmadığını, bunun onların kendisini terk etmesine sebep olmayacağını, sahip çıkmasına ya da sevmesine engel teşkil etmeyeceğini düşünebilir. Bu durumda anababa kavgaları çocuk için travma olmaktan çıkar. Ancak bu anılar işlemlenemezse çocukta güvende olamama, yalnızlık, değersizlik, terk edilme korkusu, suçluluk gibi olumsuz düşünceler gelişebilir. Buna göre çocukta örneğin “Çok başarılı olmalıyım, herşeyi doğru yapmalıyım, sorun yaratmamalıyım yoksa beni sevmezler, dışlanırım, terk edilirim, yalnız kalırım.” tarzında rasyonel olmayan düşünce ve davranışlar gelişebilir. Bu da kaçıngan, kendisini ifade etmekte zorlanan, hayır diyemeyen, tavizkar, aşırı mükemmeliyetçi, detaycı, kontrolcü, kaygılı ve endişeli bir karakter oluşumuna sebep olabilir. Örneğin işyerinde ya da özel ilişkilerinde çatışma yaşadığında o ana baba kavgalarını hatırlar ve orada yaşadığı kaygıyı yaşamaya başlar. Bu durumda ya kaçıngan ya da çok agresif bir tutum sergileyebilir.

Çocuğun bu anılarının bellek boşluklarında işlemlenmemiş olarak kalışı bu düşünce, duyarlılık ve tutumların devam etmesine ve kolayca tetiklenmesine sebep olur. Başka bir deyişle çocuğun ilerleyen yaşlarda kendisine yabancı olduğu halde bütün hayatını etkileyen bir “travmatik karakter” oluşur.

EMDR terapisinde işlemlenememiş anılar işlemlenmiş anıya donüştürmek

Dört kanallı kayda bir örnek verelim: Örneğin ebeveyni tarafından sürekli eleştirilen bir öğrencide sınav kaygısı gelişebilir. Bu öğrencinin eleştiri anıları duyusal kanala onların yüz ifadeleri, sözleri, kızgınlıkları, beden dilleri ve kendisinin o anki sıkışmış hali ile, bilişsel kanala ben aptalım, yetersizim, suçluyum gibi olumsuz düşüncelerle, duygusal kanala başaramama korkusu, kaygı, endişe, bedensel kanala da mide bulantısı, karın ağrıları, kalp çarpıntıları, sıcak basmaları, yüz kızarmaları, nefes alamama şeklinde kaydedilmiş olabilir. Eğer sağlıklı bir işlemleme gerçekleşmezse çocuk bu anıları hatırlatan sözlü ya da yazılı sınavı, üniversite sınavı, ilerleyen yaşlarda eleştirilme, işyerinde bir sunum yapma, topluluk içinde konuşma gibi başarı eksenli durumlarla karşılaştığında bu dört kanaldaki kayıtlar hatırlar ve olayı yaşadığı anda verdiği tepkilerin aynısı oluşur. Yani her sınavlardan önce yetersiz olduğu düşüncesiyle aşırı bir kaygı ve mide bulantısı, kusma, çarpıntı, titreme gibi bedensel şikayetler yaşayabilir. Travmanın içeriği ne olursa olsun kayıt hep bu dört kanalla gerçekleşir, hatırlama da çoğunlukla bu dört kanalla olur.

Sonuçta bugün bir sorunla ya da tetikleyici (hatırlatıcı) ile karşılaştığımızda, eğer arka planda işlenememiş anımız ya da anılarımız söz konusuysa, verdiğimiz tepkiler sadece o olayın yarattığı rahatsızlık ile sınırlı kalmaz, geçmişteki anı ağının yarattığı tepkiler de eklemlenir. O zaman 2-3 şiddetinde tepki verilmesi gereken bir olaya 10 şiddetinde tepki verilir, bu da sorunları çözme ve olayları yönetme performansını düşürür.

İşte bu anlayıştan hareketle EMDR terapisi beynin uykuda ve ilgili süreçlerde kendisinin yapmaya çalıştığı ama başaramadığı, hazmedilememiş, sisteme parazit teşkil eden, kişiyi rasyonel olmayan olumsuz inanışlara ve psikolojik rahatsızlıklara sürükleyen işlemlenmemiş ya da işlemlenmesi yarıda kalmış travmatik anıları terapi seansında uyanıkken ve danışanın aktif katılımıyla işlemlenmesine çalışır. Travmalar işlemlendiğinde de öğrenme tamamlanır, kişi olumsuz düşünce ve duyarlılıklardan kurtulur ve tetikleyicilerle karşılaştığında verilmesi gereken rasyonel ve makul tepkileri verir.

Yukarıdaki örnekten hareketle bunu izah etmek gerekirse ebeveynin yoğun eleştirilerinden oluşan travmatik anılar EMDR terapisi ile işlendiğinde çocuk bu olayı “Annem babam beni çok şiddetli eleştirerek yanlış yaptılar ama onlar beni yetersiz gördükleri için değil bu şekilde çok daha başarılı olacağıma inandıkları için bunu yaptılar. Sonuçta ben yeterliyim, yeterince iyiyim ve kendimden eminim.” şeklinde rasyonel ve pozitif bir şekilde okumayı başarır. Bununla birlikte duygusal ve bedensel kanaldaki kayıtlar da işlemlendiğinden kişi bu olayı hatırladığında daha önceden yaşadığı korku tepkisini vermemeye, mide bulantısı, karın ağrısı, çarpıntı gibi şikayetleri yaşamamaya başlar. Yani kişinin semptomları da düzelir. Dahası hatırlatıcı dediğimiz tetikleyicilerle karşılaştığında örneğin sınavlarda, eleştirildiğinde, sunum yaptığında sadece o etkinliğin yarattığı stresi yaşar. Sonuç olarak EMDR terapisi işlemlenmemiş anıları işleyerek hem kişinin semptomlarını gidermekte hem de olaylara, sorunlara, kendisine, kişilere, olgulara, otoriteye daha olumlu ve rasyonel bir şekilde bakmasını katkı sağlamaktadır. Böylece kişinin psikolojik esnekliği ve dayanıklılığı artar, sorunları çözme ve stresi yönetme performansı yükselir, psikolojik olarak büyür ve olgunlaşır.

Bütün psikoterapi yöntemlerinin amacı sorunların sebebi olan bu tarz travmatik anıların tespitini, işlenmesini ve buna bağlı olarak gelişmiş olan bilişsel ve davranışsal sorunların çözümünü gerçekleştirmektir.

Bu manada EMDR terapisi direk işlenmemiş travmalara ve tetikleyicilere odaklanarak kısa sürede sonuç alınmasını sağlamada diğer terapi metotlarına göre çok daha avantajlı görülmektedir.

EMDR terapisi esasında beynin kendi metodunu yani uykunun rüya dönemindeki REM faaliyetini örnek alır ve bunu uyanıkken terapi seansında uygular. Bu yönüyle EMDR terapisi tabir yerindeyse organik bir terapi metodudur.

EMDR terapisi keşfedilişi

Bunun üzerine bir dizi klinik çalışma yaparak bu çalışmaların sonuçlarını 1989 yılında Journal of Traumatic Stress dergisinde yayınlamıştır.

Saphiro’nun çalışma arkadaşları daha sonra EMDR terapisinin sadece anılara karşı duyarsızlaştırmadığını onlara yeni bir bakış açısı getirdiğini keşfetmişlerdir. Bunun üzerine yöntemin adı EMDR (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden süreçlendirme) olmuştur.

O tarihten itibaren EMDR hızla yaygınlamış, birçok farklı terapi tekniklerini içeren, farklı tanı gruplarına özel protokolleri olan bütüncül bir terapi yöntemi halini almıştır.

EMDR seansları uygulanışı - EMDR terapisi uygulanışı

Aristoteles’ya göre zaman anlayışının temel noktasını şimdi kavramı oluşturur. “Şimdi”, “an”, “bugün” kavramları bir manada zamanın özünü ifade eder. Yani geçmiş “artık varolmayan” gelecek ise “henüz varolmamış” olduğundan tek bir gerçek zaman dilimi vardır o da bugündür. Ancak geçmişin gelecekten önemli bir farkı vardır: Bir zamanlar “varolmuş” olması. Geçmişten bugüne gelinmiştir, bugünden de geleceğe yani sonsuzluğa gidilecektir (Zaman kavramı bağlamında Platon-Aristoteles karşılaştırması Arslan Topakkaya flsf (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2012 Bahar, sayı: 13, s. 219-231 ISSN 1306-9535, www.flsfdergisi.com)

EMDR terapisi de bugün kavramını geçmiş ve gelecekle birlikte ele alır. EMDR’ye göre geçmiş bugünle direk gelecekle indirekt bir bağlantı içerisindedir. İnsanın ruh hali dediğimizde bugünkü durumunu kast ederiz. Yani referans ve gösterge bugün yani şimdidir. Bu manada EMDR terapisi insanın bugünkü sorunlarının (halinin) geçmiş hikayesi ile ilişkisini ve bunun gelecek algısına olan yansımasını (geleceğe dair olumsuz senaryo) keşfetmeye çalışır ve bunu düzeltmeye yönelik müdahalelerde bulunur. Travmatik bireylerde bugün sorunlardan ve tetikleyicilerden, geçmiş bu sorunların altında yatan travmalardan, gelecek de çarpıtılmış geçmişin sebep olduğu olumsuz senaryolardan oluşur. EMDR kurgulamasını bu prensip üzerine yapar. Eğer geçmişte hazmedilememiş (işlemlenememiş) anılar varsa, bu anılar olumsuz okumalara ve algılara, bunlar da aile hayatında, iş ve özel yaşamda ve kişilerarası ilişkilerde bozulmalara, sorunlara ve tetiklenmelere, onlar da gelecek projeksiyonunun olumsuz yönde gelişmesine sebep olacaktır. Yani geçmiş, şimdi ve gelecek doğrultusunda ilerleyen zaman, travmatik insan için geçmiş, gelecek ve şimdi eksenine kayacaktır. Bu, şimdiyi geçmişin ve henüz gelmemiş olan geleceğin (sanal olumsuz senaryo) belirlemesi anlamına gelir ki bunun neticesi kişinin aktif ve etken olduğu gerçek zaman dilimi olan “şimdi”den kopmasıdır. Bu yüzden kişi hükmedemeyeceği ve yaptıklarının bir karşılığının olamayacağı geçmiş ve gelecek arasında sanal ve irrasyonel inanışların kurbanı ve mağduru olacaktır. Bu neden böyle olmaktadır? Çünkü büyük düşünür Faulkner’in dediği gibi: “Geçmiş asla ölmüş değildir, geçmiş geçmiş bile değildir.” Yani geçmişte yaşanan kayıtların hepsi canlı bir şekilde beynimizde durmakta, her sabah bizimle birlikte uyanmakta, hayatımıza dair ne varsa belirleyici olmaktadır. “Neye kızacağız, neye üzüleceğiz, neler bizi sevindirecek, neler üzecek, motivasyonumuzu neler artıracak neler azaltacak, neye alınıp güceneğiz?” hepsinin belirleyicisi beynimizde kayıtlı olan geçmiş hikayemizdir.

EMDR terapisinin insanların bugünkü sorunlarının çözümü için geçmiş hikayelerinden başlamasının asıl sebebi budur: Yeniden yaşanması mümkün olmayan geçmişi yeniden yazmak.

EMDR kişinin bugününü ve geleceğini etkileyen bu canlı kayıtlara müdahale ederek onların bir manada yeniden doğru ve rasyonel bir şekilde yazılımını gerçekleştirmektedir.

Geçmiş hikâyenin düzeltilmesi insanın doğal zaman akışına yeniden kavuşması demektir. Geçmişten bugüne gelinmiş ve bugünden de geleceğe doğru akış başlamıştır.

Bu, gelecek projeksiyonunu bugünün belirlemesi, daha gerçekçi bir gelecek algısının oluşması ve kişinin olabildiğince aktif hale geçmesi demektir.

Bu manada EMDR terapisi kişinin bedensel, ruhsal, sosyal ve spiritüel hayatına yeniden şekil veren, kişiye işlevsel başa çıkma becerilerini ve bağlanma modellerini kazandıran bir yaklaşımdır.

Geçmiş, bugün ve gelecek ilişkisini travmatik bir örnekle açıklayalım:

Geçmişinde güvensiz bir ortamda büyümüş, fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılanmamış, yokluk içinde büyümüş bir çocuk büyüyüp üniversiteyi bitirdiği ve çok başarılı bir iş adamı olduğu halde panik ataklar, kaybetme korkusu ve aşırı stresli bir hayat yaşayabilir ve gelecekle ilgili açlık, sefalet içinde çöpleri karıştırarak yiyecek arayan bir evsize dönme kaygısı yaşıyor olabilir. Burada kişinin yaşadığı travmalar, çok başarılı ve maddî açıdan güçlü olduğu halde onu sürekli kaybetme korkusu ve gelecekte de aynı şekilde olur muyum kaygısına sürüklemektedir. Geçmişteki travmaların uzantısı olarak beyni hep gelecekle ilgili felaket senaryoları üretmektedir. Halbuki bugün yani gerçek zaman diliminde herhangi bir sorun yoktur, herşey çok güzel ilerlemektedir ancak olumsuz gelecek senaryoları kişinin bugününü mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamasına, başarısının tadını çıkarmasına engel olmaktadır. İşte EMDR’nin amacı önce bugünkü huzursuzluğun kaynağı olan geçmiş hikayeyi sonra da bunun yarattığı olumsuz gelecek senaryosunu düzeltmek, bu yolla da bugününü güzelleştirmektir.

Özetle EMDR terapisi üç ayaklı bir hedefe sahiptir:

  1. Geçmiş anıları işlemleme
  2. Bugünkü tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırma
  3. Kişiye gelecekte karşılaşılacak sorunlara karşı yeni bir anlam ve anlayışı kazandırmak

EMDR terapisi aşamaları

EMDR Terapisi Evreleri hakkında bilgi almak isterseniz eğer ki; İlgili linke tıklayabilirsiniz. 

PROF. DR. ADNAN ÇOBAN

PSİKİYATRİST-PSİKOTERAPİST

EMDR terapisinde göz hareketleri mutlaka gerekli midir?

İki taraflı uyarımın prensibinden bahsetmiştik. Klasik terapi yaklaşımına direk biyolojik etkisi olan bir teknik monte edilmiştir. EMDR’de temel prensip iki taraflı uyarımın göz hareketleriyle yapılmasıdır. Göz hareketleri esas olmak üzere kulakla iki taraflı ses vererek, dizlere dokunarak, çocuklarda omuzlara, kollara dokunarak da iki taraflı uyarım verilebilir. Buradaki temel amaç travmaya odaklanırken beynin her iki yarım küresini uyarmaktır. Bu manada normal yürüme bile iki taraflı uyarım etkisi gösterebilir. Yürümenin stresi azaltıcı etkisi muhtemelen buradan gelmektedir. Nitekim Saphiro EMDR yöntemini bir sorununu düşünürken onu yürüyüşün rahatlattığını fark ederek keşfetmiştir.

EMDR terapisinde kullanılan iki taraflı uyarımın nasıl bir faydası vardır?

İki taraflı uyarımın işe yaradığı konusunda klinik olarak herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Bunun üzerine birçok bilimsel araştırma yapılmaktadır. Bu araştırmalar iki taraflı uyarım konusunda birkaç nokta üzerinde durmaktadır:

En önemli etkisi beynin dil, konuşma, zekâ ve mantıkla ilgili alanlarından oluşan sol beyinle duygu ve dikkatle ilişkili alanlardan oluşan sağ beyin arasındaki irtibatı anıya odaklanma sürecinde sürekli devrede tutmasıdır. Bu anıyı işlemlemek için beynin bütün bölümlerinin entegre bir şekilde çalışmasına katkıda bulunmaktadır. Böylece danışanın travmayı hazmetmesi için ihtiyaç duyduğu bilgi iletimi en üst seviyeye çıkarılmış olur.

İki taraflı uyarımın beynin kullandığı bir teknik olması (rüya görülen REM dönemi) onu hem güvenli hem de doğal bir teknik haline getirir. Bu da kişinin terapiye olan güvenini ve iyileşeceğine dair inancını olumlu yönde destekler.

İki taraflı uyarımın bir avantajı da olumsuz olaylar kadar olumlu olayların da çalışabiliyor olmasıdır. Örneğin bir olumsuz duygu ya da beden duyumu tetiklendiğinde iki taraflı uyarım onu rahatlatan bir dış uyaran etkisi oluşturur.

İki taraflı uyarımın belleğin sözel olarak ulaşılamayan bölümlerini aktifleştirerek yeni ve farklı bellek kanallarına ulaşılmasını sağlar.

İki taraflı uyarım terapi seansında geçmişin karanlıklarında kaybolmaksızın dikkatin bugüne de odaklanmasını, dolayısıyla danışanın bir ayağının geçmişte bir ayağının da bugünde kalmasını sağlayarak travmatik anılarla yüzleşmeyi çok daha kolay ve sistematik bir hale getirmektedir.

Kısa sürede hızlı bir şekilde ilerlemek istendiğinde EMDR terapisi ile yoğunlaştırılmış bir program uygulanabilir mi?

Kesinlikle uygulanabilir. EMDR terapisinin diğer yaklaşımlarından önemli bir farkı da budur: Çok yoğun ve üst üste seanslar planlanabilir. Çünkü EMDR terapisinde odak nokta anıların işlemlenmesidir. Ne kadar çok anı işlemlenirse o kadar hızlı yol alınmış olur. Haliyle anıların işlemlenmesi aşamasında yoğun ve üst üste seanslar planlanabilmektedir. Anıları işlemlemek için önemli olan çalışılan seans sayısıdır yani işlemlemeye ayrılan süredir. Örneğin bir danışan 10 saatte işlemlenebilecek bir anı örüntüsüne sahipse bunu, ister haftada bir saat uygulamayla 10 haftada, isterse günlük uygulamayla 10 günde, hatta çok daha yoğun bir uygulamayla çok daha kısa bir sürede bitirebilmek mümkündür.

Yoğun çalışılabilme EMDR ile kısa sürede sonuç alınabilmesinin en etkili özelliğidir. Çünkü EMDR terapisinde olağanüstü durumlar olmadığı taktirde her seansta işlemleme açısından somut bir ilerleme kaydedilir.

Bu özelliğinden istifade edilerek çok şiddetli şikayetleri olanlarla, şehir dışından ya da yurt dışından kısıtlı bir süre için gelebilen danışanlarla, eğer yoğun çalışmaya müsaitseler, ardışık günlerde (genellikle hergün) 2-3 saatlik blok seanslar yapılabilmektedir.

EMDR terapisinde daha ilk görüşmede iki taraflı uyaranla anıların işlenmesine başlanıyor mu?

EMDR terapisinin ilk bir iki seansı tanışma, genel değerlendirme, danışanın sorunlarının, kişilik yapısının, hikayesinin, terapiden beklentilerinin, hedeflerinin belirlenmesi ve EMDR yöntemine uygunluğunun test edilmesine ayrılır.

Sonrasında danışana travmaları ile yüzleşebilecek cesarete sahip olabilmeleri yönünde duygu kontrolü yöntemleri öğretilir ve ruhsal güçlendirme çalışmaları yapılır.

Ondan sonra işlemlemeye geçilir.

İşlemlemeye başlama süresini danışanın ‘kendi kendisini rahatlatabilme’ becerisi ve uyum kabiliyeti belirler.

Danışanlar genellikle bir ya da iki seans sonrasında anıları işlemeye hazır hale gelirler.

Ancak sloganımızı unutmamak gerekir: “Acele etmeden ama gecikmeden ilerlemeli…”

EMDR terapisi hipnoza benziyor mu? Benzerlikleri ve farklılıkları nedir?

EMDR terapisinde danışanın uyuması ya da trans halinde olması söz konusu değildir. Aksine danışanın son derece uyanık olması ve aktif bir katılım sergilemesi istenir.

Hipnoz da bilinçdışındaki işlenmemiş travmalar üzerinde çalışır ama EMDR terapisi bunu uyanık iken yapar.

Hipnozda kişinin trans halinde ve içsel dünyasına odaklanması amaçlanır ve bu esnada birtakım telkinler verilir. Ancak EMDR terapisinde danışanın daha çok travmaya ve serbest çağrışımlarla gelen bilgiye odaklanması istenir.

EMDR’nin hedefi bilinçdışına bilinçli bir yolculuktur. O yüzden bir transa ve telkine ihtiyaç duyulmaz. Çünkü danışan işlemleme sürecinde sürekli kendi aklını ve telkinini kendi üretir ve seans boyunca bunları kullanarak ilerler. Terapist sadece danışan tıkandığı ya da yeni bir akıl üretmede zorlandığı zaman dozunda ve yerinde bilişsel müdahalelerle danışanın yolunu açmaya çalışır.

EMDR terapisi konusunda bir uzman arayışına girdiğimde nelere dikkat etmeliyim?

Öncelikle uzmanın tecrübeli ve psikoterapi nosyonunu kazanmış olması gerekir. EMDR teknik bir çalışmadan ziyade bir psikoterapi yöntemidir.

EMDR uygulayıcısının özellikle psikodinamik psikoterapi alt yapısının olması çok önemlidir. Çünkü EMDR geçmiş travmalar üzerine yoğunlaşır ve danışanın formülasyonunu bunun üzerinden yapar. Danışanın geçmişi ile bugünü arasındaki ilişkileri en iyi formülize eden yaklaşım dinamik yaklaşımdır. Bunun yanısıra EMDR terapisinde gerekli farkındalıkları oluşturmak ve müdahaleleri yapabilmek için iyi bir bilişsel davranışçı zemininin de olması gerekir.

Bunlara ilaveten psikoterapi uygulayıcısının:

I. ve II. düzey EMDR terapisi eğitimini tamamlamış ve düzenli süpervizyon almış olması, Eğitimlerini Uluslararası EMDR Derneği (EMDRIA) onaylı eğitmenlerden almış olması, EMDR terapisindeki son gelişmeleri ve yöntemleri takip eden, bu konuda sempozyum ve kongre aktivitelerinde bulunan bir klinisyen olması, Danışanın problemini çözme konusunda deneyimli olması, Meslekî başarısının ve güvenirliğinin iyi olması, EMDR terapisindeki başarı yüzdesinin yüksek olması

EMDR terapisi online uygulanabilir mi?

EMDR terapisi online görüşme açısından son derece uygun bir terapidir.

Dünyada ve Türkiye’de etkisini sürdüren pandemi psikiyatrik ve psikolojik yaklaşımlara da tesir etti. Bunun neticesinde online terapi kültürü insanların gündemine girdi. Yüzyüze görüşmenin kendine has dinamikleri olsa da zorunluluklar karşısında online uygulamaların yapılmasında bir beis söz konusu değildir.

Sonuçta bütün psikoterapi kuralları online terapilerde de geçerlidir.

Artık EMDR cihazının görevini yapabilen uygulamalar mevcuttur. EMDR terapisti bu uygulamaları danışanın cep telefonuna ya da tabletine indirmesini sağlamakta ve danışanın cep telefonunu EMDR cihazı gibi kullanabilmektedir.

Ancak online terapinin hukukî ve etik kurallarının uygulanıyor olması gerekir. Örneğin şizofreni, psikoz, bipolar bozukluk gibi şiddetli bir psikiyatrik problemin, intihar riski, kendine ve başkasına zarar verme riski yüksek olan bir danışanla online terapi yapmaya kalkmak son derece sakıncalıdır.

EMDR terapisi etkinliği kanıtlanmış bir yöntem midir?

EMDR terapisinin etkin bir yöntem olduğunun en büyük kanıtı dünyanın dört bir yanında bu yönteme inanmış EMDR terapistlerinin uygulamaları ve bunlardan alınan olumlu sonuçlardır. Hangi EMDR terapistine sorarsanız sorun EMDR ile ilgili yaşadıkları şu tecrübeyi paylaştıklarını görürsünüz: “Yıllardır birçok doktora gittiği, ilaç kullandığı, hatta yoğun psikoterapi aldığı halde iyileşmeyen danışanlarımın EMDR uygulamasıyla kısa sürede ve adeta mucizevî bir şekilde iyileştiklerini gördüm.” Evet, klinik olarak bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu biz klinisyenler danışanlarımız ile birlikte defalarca gördük. Ancak bir terapi yönteminin geçerlik güvenirliğini ve etkinliğini bilimsel araştırmalarla da ortaya koymak gerekir. Bugün için EMDR hakkında yapılan araştırma sayısı henüz klinik uygulamadaki yaygınlığa ulaşmış değildir. Bu bütün terapi yöntemlerinde görülen bir süreçtir. Örneğin Bilişsel Davranışçı Terapiler de başlangıçta klinik uygulamalardaki başarılarla kendisini göstermiş, daha sonra yapılan yüzlerce araştırma ile bu klinik etkinlik teyit edilmiş ve BDT bugün bilim dünyasında kabul görmüştür. EMDR terapisi de aynı süreçten geçmektedir. Son yıllarda EMDR üzerine hatırı sayılır kontrollü araştırma sonucu yayınlanmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre EMDR’nin danışanların çoğunluğunun travma sonrası stres semptomlarını etkili bir biçimde azalttığı ya da yok ettiği, genellikle psikolojik sorunları ile bağlantılı olan semptomlarda da (endişe gibi) azalma sağladığı görülmüştür. Yani klinik sonuçları teyit eden birçok bilimsel araştırma da yapılmıştır. Bunlar günden güne artmaktadır. Arttıkça ne kadar etkili bir yöntem olduğu çok daha net bir şekilde ortaya konmaktadır. EMDR’nin bu etkinliğini birçok uluslararası sağlık ve devlet kurumu kabul etmiştir. Bunlardan bazıları:

Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO, World Health Organization) Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association) Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Birliği (International Society for Traumatic Stress Studies) Amerika Savaş Gazileri Bakanlığı (U.S. Department of Veterans Affairs) Amerika Savunma Bakanlığı (U. S. Department of Defense) Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı (United Kingdom Department of Health) Ulusal İsrail Akıl Sağlığı Kurulu (Israeli National Council for Mental Health)

Daha fazla bilgi aşağıdaki web sitelerinde bulunabilir:

EMDR International Association: www.emdria.org
EMDR Europe: www.emdr-europe.org
EMDR Institute: www.emdr.com
EMDR Türkiye: www.emdr-tr.org