İnternet ve akıllı telefon gibi iletişim araçlarının artmasıyla birlikte, ilaç kullanan kişilerin haberleşme ve yaşadıklarını başkalarıyla paylaşma imkânları da artmıştır. Deneyimlerin paylaşılması güzel bir şeydir. Ancak bazen yanlış algılamalara sebep olan ve bilgi kirliliği yaratan paylaşımlar da olmaktadır. Bunlar yarattıkları dezenformasyonla hasta ve yakınlarını tedirgin etmektedir.

İlaçların elbette yan etkileri vardır ama her ilaç her insanda aynı yan etkiye yol açmaz. Metabolizmanın hassasiyeti ve hastalık durumu kişiden kişiye değişir. Böyle bir durumda “Şu ilaç bende baş ağrısı/unutkanlık yaptı. Sizleri de uyarıyorum, bu tür ilaçları kullanmayın” şeklindeki paylaşımlar birçok hastaya ulaşıp paniğe sebep olabilir. Bu tür yazıları okuyan hasta ve yakınlarının mutlaka doktorlarına danışmaları gerekir. Yazıların etkisiyle hastanın veya yakınlarının ilacı kendi kendine kesmesi tedavi sürecini aksattığı gibi en başta hastaya zarar verir. Bunun için psikiyatrlar, hasta ve yakınlarına şizofreni ilaçlarıyla ilgili yanlış yönlendirmeleri baştan izah etmelidir.

Şizofreni ilaçları bağımlılık yapar mı?

Şizofreni ilaçlarının uyuşturucu etkisi yoktur. Uyuşturucu maddeler şizofreniye sebep olan dopamin maddesini arttırırken, şizofreni ilaçları azaltır. Uyuşturucular vücutta bu maddenin tükenmesine sebep olur, şizofreni ilaçları ise dopamini tüketmeden etkinliğini düzenler ve o yüzden bağımlılık oluşturmaz.

Şizofreni ilaçları beynin yapısını bozar mı?

Günümüzde kullanılan psikiyatri ilaçları beyne yapısal olarak zarar vermez. Çünkü bu ilaçlar sadece biyokimyasal ve fonksiyonel süreçlere etki eder, beyinde kalıcı bir hasara ve zihinsel bir bozulmaya yol açmaz.

Şizofreni ilaçları organlara diğer ilaçlardan daha fazla mı zarar verir?

Yanlış inanışlardan biri de, şizofrenide ilaçlarının böbrek, karaciğer ve kalp gibi hayati organlara zarar verdiğidir. Eski tarz ilaçlar kalp ve karaciğer gibi organlara zarar verebiliyordu. Ancak yeni kuşak antipsikotik ilaçlar birçok yan etkiden arındırılmıştır. Makul dozlarda alındıklarında masum ilaçlardır.

Şizofreni ilaçları uyutucu mudur?

Bir başka yanlış inanç da, ilaçların hastaları sadece uyuttuğu, uyuşturduğu ama tedavi etmediğidir. Özellikle yeni kuşak şizofreni ilaçları, hastayı uyuşturmadan, uyutmadan tedavi eder. İlaçların prospektüslerinde yan etkileri yazar. Ancak yazılan yan etkiler mutlaka her hastada ortaya çıkacak diye bir kayıt yoktur. Bu bilgiler uyarı mahiyetindedir. En basit bir ağrı kesicinin prospektüsünde bile yüzlerce yan etkiden bahsedilir. Psikiyatrların deneyimleri prospektüs bilgilerinden çok daha değerlidir. Şizofrenide kullanılan her ilacın kendine has yan etkileri olabilir. Bunlar iyi bilinir ve gerekli tedbirler alınırsa rahat bir tedavi süreci yaşanabilir. Dikkat edilmesi gereken, yan etkileri fark etmektir. Farkına varıldıktan ve önlem alındıktan sonra, hele yeni kuşak şizofreni ilaçlarında ağır yan etkiler gözlenmez.

Şizofreni İlaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?

Hareket yavaşlaması (=parkinsonizm): Özellikle eski kuşak şizofreni ilaçları tükürük salgısında artma, hareketlerde yavaşlama, robotlaşma ve titreme belirtileriyle giden parkinsonizm tablosuna sebep olabilir. Bu yan etkiler, hastaların %30’unda görülür. Ancak yeni kuşak ilaçlarla durum değişmiştir. Psikiyatrlar, saydığımız belirtilerin görülmemesi için parkinsonizmi önleyen ilaçları tedaviye eklediklerinde belirtiler çok daha az görülür. Buna rağmen yan etki görülüyorsa, önleyici ilacın dozu arttırılır ya da hastanın durumu el veriyorsa şizofreni ilacının dozu azaltılır. Bu da işe yaramazsa psikiyatrın kararıyla ilaç değiştirilir.

Uyku hali: Bazı şizofreni ilaçları aşırı uyku hali yapabilir. Özellikle ilaca başladıktan sonraki ilk günlerde, hastada sıklıkla uyku hali görülebilir. Bu durum, genellikle vücudun ilaca alışmasından sonra geçer. O yüzden ilk günlerde sabırlı olunmalıdır. Ancak alışma dönemi geçtiği halde uykululuk devam ediyor ve hasta günlük aktivitelerden geri kalıyorsa ilacın dozu azaltılmalıdır. Doz azaltımı sakıncalıysa, ilaç bir süre başka bir ilaçla kombine edilip yavaşça kesilmeli, yeni ilaca geçiş yapılmalıdır. Eski ilaçlar gerçekten de hastaları çok uyuturdu. Sadece uyutma etkisinden istifade edilen, tedavi gücü olmayan ilaçlar vardı. O zamanlar pek fazla seçeneğin olmaması psikiyatrın elini kolunu bağlıyordu. Ancak yeni kuşak ilaçlarla bu yan etkiler büyük oranda geride kalmıştır.

Uyuyan insan hayattan kopar. Konuşmaz, dışarı çıkmaz, kendine bakmaz, iş yapmaz, alışverişe gitmez. Şizofreni tedavisinde istenilen şey ise, kişinin bir an önce sosyal işlevselliğine kavuşmasıdır. O yüzden uyutmayan ve sedasyon yaratmayan ilaçları seçmek gerekir. Hastalığın alevlenme dönemlerinde bilinçli olarak uyutan, sakinleştiren ilaçlar seçilebilir, ancak atak geçtikten sonra uyutmayan ilaçlardan yana tercihte bulunulmalıdır.

Ağız kuruluğu: Çoğunlukla geçici bir durum olarak ilaçlara bağlı ağız kuruluğu görülebilir. Ağız kuruluğu için bol su içmek, şekersiz sakız çiğnemek gibi pratik uygulamalar tavsiye edilir.

Kabızlık: Şiddetli kabızlıklarda hastaya ilaç ve lavman desteği verilmelidir. Ancak öncesinde hekime danışılması gerekir. Çünkü bu tür ilaçlar gereksiz yere ve uzun süre kullanıldığında bağırsak tembelliğine yol açabilir. Hafif ve orta derecede kabızlıklarda her sabah bir iki adet kayısı kurusu yiyip üstüne bir iki bardak su içmek, bitkisel kaynaklı bağırsak düzenleyicileri kullanmak işe yarayabilir.

İdrar tutukluğu: Bazı şizofreni ilaçları idrar yollarında kasılma yaparak tutukluğa sebep olabilir. Bu çok yaygın olmayan bir yan etkidir. Eğer şiddetliyse ilacın dozu azaltılıp yerine başka takviyeler yapılabilir. İdrar yollarını gevşeten ilaçlar verilebilir. Orta ve hafif düzeyde seyreden idrar tutukluğu genellikle geçicidir ve sorun yaratmaz.

Kalp-damar sistemine etkiler: Bazen ilaçlar tansiyonu düşürebilir. Özellikle aniden ayağa kalkınca ortaya çıkan tansiyon düşüklükleri (=postural hipotansiyon) görülebilir. Ani tansiyon düşmesi hastanın düşmesine, yığılıp kalmasına, bayılmasına ve yaralanmasına sebep olabilir. Böyle durumlarda öncelikle hastaya yerinden aniden kalkmaması gerektiği tembihlenmeli ve bol su içmesi tavsiye edilmelidir. Buna rağmen söz konusu yan etki geçmiyor ve sık tekrarlanıyorsa ilaç değişikliği düşünülmelidir. Kimi zaman ilaçlara bağlı kalpte hızlanmalar görülebilir. Doz ayarlamaları veya kalp hızını dengeleyen ilaçlar bu sorunu çoğunlukla çözmektedir.

Şiddetli kasılmalar (=distoni): Vücuttaki dopaminin azalmasına bağlı olarak distonik reaksiyon denilen kasılmalar oluşabilir. Ensede, sırtta, belde, bileklerde, kollarda durdurulamayan şiddetli kasılmalarla beliren bu durum, görünüm itibarıyla çok dehşete düşürücü ve endişe vericidir. Aileleri çok korkutur. Ancak görüldüğü kadar korkutucu ve tehlikeli bir durum değildir. Böyle bir şey yaşandığında hemen hastanın psikiyatristi aranıp yardım istenmelidir. Psikiyatrların tedavinin başında, hasta yakınlarına olası bir distonik reaksiyon halinde ne yapmaları ve ne kullanmaları gerektiğini detaylı bir şekilde anlatmaları bu paniklemeyi büyük ölçüde engeller. Aksi takdirde hem hasta ve yakınları sıkıntıya girer, hem de hekime ve ilaçlara olan güven sarsılır. Distonik reaksiyon, tedavi uyumsuzluklarının ve ilaç korkusunun en önemli sebeplerindendir. Acil durumlarda kas içine uygulanan ilaçlarla çabucak kontrol altına alınabilen bu reaksiyonun oluşmaması için, şizofreni ilaçlarının yanına biperiden gibi distoniyi önleyici ilaçlar da eklenmelidir.

Akatizi (=yerinde duramama): Akatizi yerinde duramama, sürekli gezinme, hop oturup hop kalkma, odadan odaya geçme şeklinde görülen aşırı sıkıntı halidir. Hastanın acı çekmesine sebep olan, hatta intihara bile kapı aralayan bir durumdur. %20-25 oranında görülen bu tablonun psikiyatr tarafından çok önemsenmesi ve vakit geçirmeksizin giderilmesi büyük önem arz eder. Dopamin etkinliğini arttıran veya sıkıntı gideren ilaçlar akatiziyi düzeltir. Akatizi ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalı ve hasta yakınları hem bilgilendirilmeli hem de kendilerine bu tür durumlarda kullanılacak ilaçlar önceden verilmelidir.

Nöroleptik malign sendromu: Şizofreni ilacı kullananlarda çok nadir rastlanan bir durumdur. Kaslarda aşırı kasılma, istemsiz hareketlerde artma, nefes alma zorluğu ve ateş gözlenir. Acilen müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Hasta derhal hastaneye ulaştırılmalıdır.

Tardif diskinezi: Dudak şapırdatma, çiğneme, yalanma şeklinde dil hareketleri, istemsiz kol ve bacak hareketleri ile seyreden, tavşan sendromu da denilen bir durumdur. Uzun süre eski tip şizofreni ilacı kullanan kişilerde %20-30 oranında görülür. Erkeklerde ve yaşlılarda daha sık rastlanır. Yeni kuşak ilaçlar kullanılmaya başlandıktan sonra neredeyse tarihe karışmıştır.

Sara nöbetleri: Bazı şizofreni ilaçları sara nöbetlerini tetikleyebilir. Nöbet halinde gerekli müdahale yapılmalı, ilacın dozu düşürülmeli, risk devam ederse ilaç değiştirilip nöbet önleyici ilaç ilave edilmelidir.

Cinsel isteksizlik ve cinsel fonksiyon bozuklukları: İlaçlar hormonal etkileşim sonucunda cinsel isteksizliğe yol açabilir. Kadınlarda orgazm olamama, erkeklerde ereksiyon sorunları veya geç boşalma görülebilir. Bu yan etkiler geçicidir. İlaçlar kalıcı iktidarsızlık yapmaz. Psikiyatr gerekli görürse reçeteye destekleyici ilaçlar ilave edebilir. Evli hastalar istek azalması olsa bile cinselliği yaşamaları konusunda yönlendirilmelidir.

Âdet düzensizliği ve göğüsten süt gelmesi: Kadınlarda sık sık ilaçlara bağlı âdet düzensizlikleri görülür. Bunun sebebi, ilaçların prolaktin hormonunu yükseltmesidir. Prolaktinin yükselmesi, göğüsten süt gelmesine de sebep olur. Bu yan etkiler hastada ve yakınlarında panik yaratabilir. Birçok kişi “Acaba beynimde ur mu var, yoksa rahim kanseri miyim?” diye telaşlanır. Belirtiler, çoğu kişide ilaçların azaltılması veya kesilmesiyle düzelir. Ancak ilaçların kesilmesi veya değiştirilmesi hasta için zararlı olacaksa, kişi âdet göremese de değişiklik yapmamak gerekir. Bu durumdan ötürü çok telaşlanan ailelere rahatlamaları için bir nöroloğa başvurmaları tavsiye edilebilir. Göğüsten süt gelmesi, kişiyi rahatsız etmedikçe müdahale gerektiren bir durum değildir. Ancak rahatsız ediyorsa ilacın dozu ayarlanmalıdır.

Kilo artışı: Bazı şizofreni ilaçları kilo aldırabilir. Hatta bazıları 20-30 kiloluk artışa yol açabilir. Sonuçta kilo artışı ile birlikte göbek çevresinin genişlemesi, tansiyonun ve şekerin yükselmesiyle beliren metabolik sendrom gelişebilir. Bu çok ciddiye alınması gereken bir durumdur. Kilo deyip geçilmemeli, hafife alınmamalıdır. Çünkü kilo, beslenme düzeni zaten bozuk olan şizofrenili hastalarda tıbbi rahatsızlıkların görülme riskini daha da arttırır. Hele hasta kilo almaya meyilliyse, kalp-damar ve şeker hastalıkları söz konusuysa mutlaka kiloyu etkilemeyen ilaçlar seçilmelidir. Kilonun, hastalık riskinin yanında, yaşam kalitesini düşürme ve kendine güveni azaltma gibi etkileri de vardır. O yüzden psikiyatri uzmanlarının mutlaka kilo faktörünü önemsemesi gerekir.

İlaçlara başladıktan sonraki ilk dönemlerde şekerli yiyeceklere aşırı düşkünlük söz konusu olabilir. Bu durum, ileride insülin direncine sebep olup diyabet gelişimine zemin hazırlar. Hastaların tatlı yeme krizi diye de nitelendirdikleri bu durumda, önce şekerli yiyecek tüketimini kısıtlama yoluna gidilmelidir. Buna rağmen önüne geçilemezse, tedaviye insülin direncini azaltan ilaçlar eklenebilir. Tabii bunun mutlaka bir hekim kontrolünde yapılması gerekir.

Metabolik bozukluklardan korunmak için, hastaların bu ilaçları kullandıkları süre içerisinde mutlaka altı ayda bir açlık kan şekeri, vücut kitle indeksi ve kan yağları açısından kontrol edilmeleri gerekir.

Son yıllarda kilo artışına sebep olmayan, prolaktin hormonunu etkilemeyen ilaçlar geliştirilmiştir. Riskli hasta gruplarında bu ilaçlar tercih edilmelidir. Ancak eski ilaçların tedavideki başarısı da yok sayılmamalı, gerekiyorsa yan etkiler açısından önlemler alınmak kaydıyla bu ilaçlar da kullanılmalıdır.

Günümüzde şizofreninin tedavisinde kullanılan birçok ilaç vardır. Bunların isimleri bu kitapta belirtilmemiştir. Çünkü bu kitabın amacı şizofreninin tanıtılması ve sosyal yönlerinin gündeme getirilmesidir. Hedef kitle sadece psikiyatri uzmanları, psikiyatri asistanları, psikologlar, psikiyatri hemşireleri, hekimler ve sağlık çalışanları değil hastaların bizatihi kendileri ve aileleridir. Bu yüzden ilaç isimleri verilmemiştir. Ancak hiçbir ilacın bir diğerine üstünlüğü henüz kanıtlanmış değildir. Hekimler üstünlüğü yan etki profiline göre belirlemektedir. Hastaya yan etkisi olan bir ilaç verilmek zorundaysa, mutlaka ona ve yakınlarına yan etkilere karşı alınabilecek önlemler detaylı bir şekilde anlatılmalıdır.

Şizofrenide İlaç Tedavisinin Getirdiği Mali Yük Nedir?

Şizofreni dünyadaki yetersizliğe sebep olan ilk 25 sağlık sorunundan biridir. Düşük görülme sıklığına rağmen yüksek bir sağlık yükü ile sosyal ve ekonomik yük oluşturur. Sadece hastaları değil hasta ailelerini, diğer bakım verenleri ve geniş bir topluluğu etkiler.

Hastalığın oluşturduğu ekonomik yük doğrudan ve dolaylı maliyetten oluşur. Doğrudan maliyetin içine ruh sağlığı organizasyonları, tedavi merkezleri, hastaneye yatış, doktor ve personel giderleri, hastanın bakımı için hizmet alınan bakım merkezleri, ilaçlar ve destek hizmetleri girer. Dolaylı maliyet ise kişinin çalışamamasına bağlı verimlilik ve üretkenlik kaybı, hastaya verilen devlet desteği, hastanın ve ailenin çektiği zorluklar, ailenin desteklemek için sırtlandığı ağır yük gibi parametrelerdir. Genelde direk maliyetler üzerine yoğunlaşılır ancak araştırmalar göstermiştir ki toplam mali yükün %50 ila 85’i dolaylı maliyetten oluşmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü Batı toplumlarında sağlık harcamalarının %1.6 ila 2.6’sının şizofreniye ait olduğunu tespit etmiştir. ABD’de şizofreninin her yıl 60 milyar dolardan daha fazla ekonomik yükü olduğu belirlenmiştir. Bu rakamın 1975 yılında 15, 1985 yılında 22,7, 1999 yılında ise 32,5 milyar dolar olduğu dikkate alındığında maliyetin gitgide arttığı görülmektedir.

Şizofreni bireysel ve toplumsal alanda da çok ciddi mali yük oluşturur. Bu konuda halkın bilinçlendirilmesi, sağlık politikaları üreten yetkililerin çok daha kapsamlı ve detaylı planlamalar yapması gerekir.

Şizofrenili Hastalarda Uygulanan Psikoterapiler Ve Psikososyal Tedaviler Nelerdir?

Çok yakın tarihe kadar şizofrenili hastalara psikoterapi uygulanamayac...

Şizofrenide Hayata Yeniden Uyumda Ailenin Rolü Nedir?

Biyolojik tedavinin yoğun olduğu ilk dönemlerde hastadan ilaçlarını al...

Şizofrenide Ailelerin Üzerine Düşen Yükler Nelerdir?

Şizofreninin yükünün büyük bir bölümü ailelerin üzerindedir. Eskiden, ...