Çok yakın tarihe kadar şizofrenili hastalara psikoterapi uygulanamayacağı düşüncesi hâkimdi. Şizofrenili hastaların terapiden faydalanamayacağı, hatta zarar görebileceği; ilaç kullanmalarının yeterli olduğu kanaati hakimdi. Ancak yeni kuşak ilaçların başarısına rağmen tek başına ilaç tedavisi hastaların sosyal ve mesleki işlevselliğini artırmada yeterli olamamaktadır. Bunun üzerine yapılan araştırmalar psikoterapilerin sanıldığının aksine işlevselliği artırdığı ve ilaç tedavisi ile birlikte uygulandığında tedavi başarısını yükselttiği tespit edilmiştir. Hatta daha da ileri gidilerek şizofrenili hastalara yönelik psikoterapi versiyonları bile geliştirilmiştir. Geliştirilen psiko-sosyal programlar hızla ve yaygın bir şekilde uygulamaya başlanmıştır. Bu programlar, şizofreni tedavisi değerinin yanında birçok tehlikeyi önceden sezme ve giderme konusunda da etkili olmuştur. Örneğin psiko-sosyal programa tabi tutulan hastalarda intihar oranı düşmüştür. Çünkü hastaların sosyal destek imkânları artmış, aileleriyle yaşadıkları çatışmalar minimuma inmiş ve hastanede yatış süreleri kısalmıştır.

Terapilerde ihtiyaçlar hastanın bireysel özelliklerine göre belirlenir. Genellemeler hastayı anlamaya ve ona yardım etmeye mani olur. Tıpkı sağlıklı insanlar gibi şizofrenili hastalar da kendilerine özel farklılıklara sahiptir. Hastalık insanları tek tipleştirmez. O yüzden kişinin özellikleri keşfedilmeli ve ona göre bir yaklaşım sergilenmelidir. İstihdam programlarında bile her hastaya aynı işin verilmesi hastalarda sıkıntı yaratır.

Şizofrenide uygulanan psikoterapiler nelerdir?

Şizofrenide uygulanan psikoterapiler iki gruptur:

  1. Bireysel Psikoterapiler
    1. Psikanaliz ve psikodinamik terapiler
    2. Destekleyici terapiler
    3. Bilişsel- davranışçı terapiler
    4. İçgörü yönelimli terapiler
    5. Travma Odaklı Terapiler (EMDR= Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme)
  2. Grup Psikoterapiler

Şizofrenik Psikanaliz ve Psikodinamik Psikoterapiler Uygulanır mı?

Psikodinamik terapi, hastanın geçmişinde ve şu anki hayatında yer etmiş belirgin olaylara ve ruhsal içgörüye odaklanan bir terapi yöntemidir. Psikanalitik psikoterapilerde kişinin çocukluğundan itibaren bütün hayatı analiz edilir, çocukluğunda yaşadığı travmalar tespit edilir ve bunların sebep olduğu bilinçdışı çatışmalar çözümlenmeye çalışılır. Yapılan araştırmalar, psikanalitik ve psikodinamik psikoterapilerin şizofrenide ilaç tedavisinden üstün olmadığını ortaya koymuştur. Hatta bu terapi yönteminin şizofrenili hastalara zararlı olabileceği yönünde araştırma sonuçları mevcuttur. Son yıllarda ağırlık kazanan eğilim de bu yöndedir.

Psikanalitik terapilerde terapist bilinçdışının derinliklerine zarar vermeden ilerlemek, sorunun kaynağını bulup gidermek ve sonra tekrar bilinç noktasına geri dönmek zorundadır. Psikanaliz yolculuğuna çıkabilecek kişinin soyut düşünme, muhakeme, anlama, kavrama, içgörü ve gerçeği değerlendirme yetisinin yerinde olması gerekir. Bu sayılan becerileri zayıflamış olan bir şizofrenili hastanın bu yolculuğa çıkması sakıncalıdır ve istenmedik olaylara sebebiyet verebilir. Kişi gerçeği değerlendirme ve soyutlama yeteneğini kazanana kadar bu tür terapilerden uzak durulmasında fayda vardır. İlk etapta daha bilindik yollardan gidilmesi çok daha güvenli olacaktır.

Şizofrenide Destekleyici Psdikoterapilerin Yeri Nedir?

Destekleyici terapi ilaca uyum ve tedaviyi sürdürme gibi konularda danışmanlığın ve pratik önerilerin ön planda olduğu bir terapidir. Kişinin cesaretlendirilmesi, moralinin yükseltilmesi ve günlük hayat aktivitelerine teşvik edilmesine yönelik girişimleri içerir. Ailelerin, arkadaşların, psikiyatrik rehabilitasyon programındaki ekiplerin hastaya verdiği destek, destekleyici terapi kapsamındadır. Şizofrenide Destekleyici terapide burada ve şimdi duygusu esastır. “Sorunu hemen burada masaya yatıracağız ve pratik çözümler üreteceğiz.” mantığı hâkimdir. Hasta ve terapist arasında çok samimi bir iletişim oluşur. Böylece güven ortamı tesis edilir. Hastaya durumuyla ilgili açıklamaların yapılması, güven verilmesi ve yol gösterilmesi de destekleyici terapi unsurlarındandır. Destekleyici terapi ortamı, tedavi ortamı gibi değildir. Hasta tarafından sıradan, hayatın içinden bir yer gibi algılanır. Bu da kişinin tedaviye uyumunu ve terapiste güvenini artırır.

Şizofrenide Bilişsel-Davranışçı Terapinin (BDT) Yeri Nedir?

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) kaygı bozuklukları ve depresyon gibi psikiyatrik sorunlarda etkinliği kanıtlanmış bir terapi yöntemidir. Bu nedenle şizofrenide de etkili olabileceği düşünülmüş ve son 10-15 yılda yapılan araştırmalarla şizofrenili hastalarda da uygulanmaya başlamıştır.

Biliş, kişinin hayatındaki nesneleri, kişileri, yaşantıları algılamasını ifade eden bir terimdir. Algılama bir bilişsel fonksiyondur. Bir insanın ailesine, kendisine, okuluna, mesleğine kısacası topyekûn hayatına bakışı ve bunları yorumlaması biliş terimiyle ifade edilir. Şizofrenili hastaların algılamaları bozulmuş, bunun neticesinde de yanlış inanışlar ve yorumlar oluşmuştur. Bilişsel Davranışçı terapilerin hedef noktası bu yanlış inanışlar, çarpık yorumlar ve bunların davranışa yansımalarıdır.

Beyin öyle bir organdır ki hem düşünceleri etkiler, hem de düşüncelerden etkilenir. Yani hem etken hem edilgendir. Bilişsel Davranışçı yaklaşımlar beynin bu özelliğinden istifade eder. Beynin ürettiği düşünceleri ve bunların kişiyi nasıl yönlendirdiğini keşfeder, sonra da yerine işlevsel ve daha etkili düşünceleri yerleştirir.

BDT’de terapist ilk etapta yaşanan şikayetleri ortaya koyar, sonra da bunların çözümlenmesi için nasıl bir yol izleyeceğini anlatır. Hasta ve yakınlarıyla işbirliğini sağladıktan sonra uyumu engelleyen bir kaygı ve depresyon varsa öncelikle ona odaklanır. Daha sonraki aşamada da şizofreni belirtilerine yönelir. Örneğin işitme varsanıları olan bir kişinin önce varsanılarının kökeni ve doğası hakkındaki çarpık inançları analiz eder. Sonra da onlarla başa çıkmak için duyduğu seslerin kaydını tutmak, ses geldiğinde dikkatini başka alana yöneltmek, sesleri ve sebeplerini yeniden anlamlandırmak gibi yöntemler öğretir.

BDT semptomlara duyarlılığı azaltmada da etkilidir. Örneğin ses duymak hasta için çok rahatsız edici bir durumdur. Hasta nereden geldiğini bilmediği seslerin kendisiyle konuştuğunu, ona emirler verip hakaretlerde bulunduğunu işitir. Bu sesler sebebiyle hastanın morali bozulur ve yaşama direnci kırılır. Şizofreni terapisinin hedefi, hastanın seslere rağmen hayata devam edebilmesini sağlamaktır. Bu durumda onu duyduğu seslerin gerçekte var olmadığına ikna etmek yerine bu seslerin kendisinde yarattığı duygu ve düşünceler üzerine yoğunlaşıp hastanın seslere duyarsızlaşması ve bu seslere rağmen hayatına devam edebilmesi amaçlanmalıdır.

İkna etmeye çalışmak ya da söze böyle bir şey yok diye başlamak hastayı anlaşılamadığı ve kendisiyle empati kurulamadığı düşüncesine sevk eder. Halbuki hasta “bize göre olmayan” bu sesleri duymaktadır. Ona göre var olan sesleri yokmuş gibi davranmak hastanın öfkelenmesine, güvenini kaybetmesine, içe kapanmasına ve hiçbir şey paylaşmamasına sebep olur. Yargılamadan, dışlamadan, inanarak, destekleyici ve anlayışlı bir şekilde yaklaşmak gerekir. BDT Tedavisideki amaç tabi ki sesleri yok etmek ya da hastanın bu konuda içgörüsünü geliştirmektir. Ancak terapideki ilk amaç hastayla güvenli bir ilişki kurmak olmalıdır. Seslerin yok edilmesine değil bunların hastada yarattığı duygulara yönelmek gerekir. Bu yolla belki sesleri yok edemeyebiliriz ama kişiyi bu seslere karşı güçlendirebiliriz.

BDT’de bir bilişsel algıyı değiştirebilmek için uzun bir süre üzerinde çalışmak gerekir. Bu da, ortalama 6-9 aydır. Akut alevlenme dönemlerinde de bazı bilişsel teknikler uygulanabilmektedir. Ancak asıl uygulama hasta ilaçla belli bir düzeye geldikten sonra başlatılmalıdır. Terapötik sıralama ve zamanlama önemlidir. Önce biyolojik stabilizasyon sağlanmalı, hastanın kaygıları giderilmeli, söylenenleri doğru idrak edebilecek, anlayabilecek, kabullenebilecek içgörü noktasına gelmeli, ondan sonra klasik terapi sürecine geçilmelidir.

Fazlasıyla kasılan bir kasa dışarıdan uyaran verdiğinizde istediğiniz tepkiyi alamazsınız. Çünkü kas refrakter faza geçmiştir. Şizofreninin akut dönemlerinde de yapılan hiçbir uyarı, telkin ve açıklamanın hasta tarafından kabul edilmediği refrakter bir döneme girilir. Böyle bir durumda ilaçla müdahalenin yanında “Anlıyorum şu anda çok sıkıntı yaşıyorsun, korkuyorsun. Ama korkma, burada güvendesin. Biz senin dostunuz, sana yardımcı olacağız, seni yalnız bırakmayacağız” gibi rahatlatıcı sözler faydalı olabilir. Kuru nasihatler ve laf kalabalıkları hem işe yaramaz hem de hastaya sıkıntı verir.

BDT’de hastanın öğrenilmiş davranışları değerlendirilir ve bunların farkına varması sağlanır. Bu amaçla çocukluk döneminde yaşanan şartlanmalar, maruz kalınan hatalı tutumlar incelenir ve bunların değiştirilmesi üzerine çalışılır.

Şizofreninin alevlenme dönemlerinden sonra hastalar sıklıkla demoralize olurlar. Böyle bir tabloyu tekrar yaşamanın ve bundan bir daha kurtulamamanın korkusunu yaşarlar. Alevlenme tablosu onlar için bir ruhsal travmaya dönüşür. O yüzden hastaların bu alevlenme travmasına karşı duyarsızlaştırılması ve bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir. “Alevlenme döneminde yaşadığınız belirtilerin sebebi şizofrenidir. O dönemde algınız bozuldu, olayları yorumlamanız değişti. Bu durum bir daha yaşanabilir. Eğer biz bu durumu iyi analiz edersek, bunun ne olduğunu tam olarak kavrayabilirsek şizofreni ile başa çıkmamız kolaylaşır. O yüzden takip edildiğinizi düşündüğünüz, ilaç almayı reddettiğiniz, sesler duymaya, hırçınlaşmaya başladığınız zaman hastalanıyor olduğunuzu fark etmelisiniz. Böyle durumlarda ilk işiniz ailenizle konuşmak ve hekiminize başvurmak olmalıdır.” şeklinde farkındalık mesajları üzerinden hastayı şizofreni konusunda ustalaştırmak gerekir. Bilmek başa çıkmanın yarısıdır. Eğitimler ve bilinçlendirmeler hastayı şizofreniyi yönetebilecek güce ulaştırır.

Şizofrenide İçgörü Yönelimli Terapilerin Yeri Nedir?

İçgörü; kişinin hasta olduğunu kabul etmesi, yaşadığı durumun hastalıktan kaynaklandığını bilmesi, tedavi olması gerektiğine inanmasıdır. Tedaviye uyumu güçlendiren bir yetidir. İçgörü yönelimli terapilerde bu farkındalığı arttırmaya yönelik çalışmalar yapılır. Bir yandan hastanın şizofreninin ne olduğunu anlaması sağlanırken (entellektüel içgörü) diğer yandan da duygusal boyutu çözümlenerek (emosyonel içgörü) bu bilginin hastanın tutum ve davranışlarına yansıması amaçlanır.

Şizofrenide EMDR Terapisi (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) Uygulanır mı?

EMDR klinik pratikte başta Travma Sonrası Stres Bozukluğu olmak üzere çok sayıda ruhsal bozukluğun tedavisinde sıklıkla uygulanan bir psikoterapi yöntemidir. Travma mağdurlarında travmanın etkisini ortadan kaldırmada ve yaşam kalitesini artırmada etkili olduğu bildirilmiştir. Şizofrenili hastalarda yeni yeni uygulanma alanları bulmaya başlamıştır. EMDR, özellikle ruhsal travması olan şizofrenili hastalarda etkilidir. Ayrıca ruhsal travması olmayan şizofrenili hastalarda da EMDR uygulamasının işitsel varsanılar, sanrılar, anksiyete, depresyon ve benlik saygısı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Bununla birlikte yakın zamanlı bir çalışmada ise şizofrenili hastaların günlük işlevselliklerine olumlu etkisi olduğu bildirilmiştir.

Şizofrenili hastalar yüksek oranda ruhsal travma geçmişine sahiptir. Bu travmalar şizofreninin şiddetini artırır ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Bu da şizofrenili hasta için büyük bir yük oluşturur. EMDR terapisi hastaların omuzlarındaki bu yükü kaldırmada en etkili yöntemdir. Travmanın etkisinden kurtulmak şizofreninin şiddetini azaltmaktadır. Geçmişinde travma bulunan veya bir ruhsal travma sonrasında psikotik atağı tetiklenmiş olan şizofrenili hastalarda genel tedavi yaklaşımına EMDR terapisi eklenmelidir.

Şizofrenide grup terapilerinin yeri nedir?

Grup terapileri, 8-10 kişiden oluşan hasta gruplarıyla birçok farklı alanda çalışmayı amaçlayan girişimlerdir. Hastaların bilgi ve sosyal beceri seviyesini yükselten önemli bir yaklaşımdır. Destekleyici, hastalık eğitimine odaklı, bilişsel-davranışçı yönelimli olmak üzere üç şekilde uygulanır.

Şizofrenide Destekleyici Grup terapilerinde Neler yapılır?

Destekleyici grup terapileri daha çok ayakta tedavi edilen hastalara uygulanan bir terapi yöntemidir. Hastalar için sorunlarını ve duygularını paylaşabilecekleri, kaynaşabilecekleri, aidiyet duyabilecekleri ve karşılıklı yardımlaşabilecekleri bir terapi ortamı oluşturulur. Terapide hasta tartışmaya yönlendirilir. Terapist hastayla empati kurar, ona sıcak davranır ve açık uçlu sorular sorar. Amaç kişisel hedefleri belirlemek ve zorlukları aşmak için çözüm önerisi sunmaktır. Gruptaki bir kişinin sorunun analiz edilmesi ve çözüme kavuşturulması diğer grup üyeleri için de bir örnek teşkil ettiğinden son derece dinamik ve faydalı etkileşimler gerçekleşir. Grup terapileri, sosyal geri çekilme sorunu yaşayan şizofrenili hastalar için bir sosyal ortam niteliği de taşır. Aylarca sürer ve hastaların çok faydalandıkları bir yöntemdir.

Şizofrenide Hastalık Eğitimine Odaklı Terapilerde Neler Yapılır? 

Hastalara şizofreni ve tedavi konusunda eğitim verilir. Hastalığın nasıl geliştiği, sebepleri, tedavi süreci, tekrar ettiğinde ortaya çıkan belirtiler hakkında genel bilgiler aktarılır. Bunlar küçük gruplar halinde yapılır. Sosyal faaliyet havasında geçtiği için şizofrenili hastalar bu tarz terapileri çok sever ve bu terapiler onların pek çok ihtiyacını karşılar.

Şizofrenide Bilişsel-Davranışçı Yönelimli Grup Terapilerinde Neler Yapılır?

Bilişsel-Davranışçı yönelimli grup terapileri, özellikle sanrı ve varsanıları olan hastalara yöneliktir. İşitme varsanıları için, grup üyelerinin neler işittiklerinin, bunlarla nasıl başa çıktıklarının, varsanı modellerinin ve kişisel deneyimlerinin paylaşılması hedeflenir. Bir kişinin farkına varamadığı bir durumu bir başkası fark edebilir. Zaten grup olmanın en büyük avantajı da budur. Oluşan sinerji sayesinde daha çok deneyim kazanma şansı elde edilir.

Şizofrenide Ortam Terapisi Nedir? Neler Yapılır?

Hastanın taburcu olduktan sonra girebileceği bir ortam oluşturma amacını güden bir yaklaşımdır. Hastane yatış süresince sağlık personeli ve diğer hastalarla hasta için terapötik bir ortam oluşturulmaya çalışılır. Hasta, taburcu olduktan sonra da bu kişilerle etkileşimini sürdürür; yardım istemeyi, tedavinin inceliklerini ve hastalığıyla mücadele etmeyi öğrenir. İletişim kurmakta zorlanan hastalar bu terapiden çok faydalanır. Hastalar aldıkları bilgileri kullanmayı, problemlerini çözmeyi, hayatını yönetmeyi ve arkadaşlık ortamı oluşturmayı öğrenirler. Terapi ortamında taleplerini iletebilme şansını yakalarlar.

Şizofrenide Tavır Terapisi Nedir? Nasıl Yapılır?

Terapist beş ayrı tavırla hastayı eğitmeye ve yönlendirmeye çalışır.

  1. Aktif arkadaşlık tavrı: Hastanın yalnızlığını, dışlanmışlığını ve yabancılığını ortadan kaldırmaya yöneliktir.
  2. Pasif arkadaşlık tavrı: Terapist hastayla arkadaşlık eder ama ilk adımı hastadan bekler; direkt olarak arkadaşlık telkininde bulunmaz.
  3. Tatlı-sert uyarma tavrı: Terapist hastayı nazik ama kararlı bir biçimde yönlendirir. Nezaket kurallarını ihlal etmeden, tatlı-sert bir tutum belirler.
  4. Günlük ilişki kurma tavrı: Terapistle hasta arasında normal günlük ilişkiler kurulur. Havadan sudan konuşma tarzında bir iletişim söz konusudur.
  5. Hastanın sadece yanında olma tavrı: Yabancılaşmanın ilk başladığı dönemlerde bedenin bütünlüğünün kaybolduğu, dünyanın sonunun geldiği gibi düşünceler oluşur. Böyle bir durumda hastadan hiçbir şey istemeden ve beklemeden sadece yanında olunur.

Şizofrenide Ergoterapilerin Yeri Nedir?

Yeniden şekillendirme, meslek terapisi, psikolojik testler, eğitimsel testler, rehabilitasyon eğitimi, danışmanlık, özel eğitim hizmetleri, psikiyatrik hemşire bakımı, davranış düzeltme terapisi, faaliyet, dans, müzik, sanat terapileri, ilaç tedavisi, fiziksel terapiler, tıbbi bakım ve diş bakımı, servis hizmetleri, günlük-gecelik hastane hizmetleri gibi etkinliklerdir.

Şizofrenide Müzik Terapinin Yeri Nedir?

Şizofrenili hastalarda etkili yöntemlerden biri de müzikterapidir. Müzikterapide hastaların bilişsel, ruhsal, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla müzikal aktiviteler kullanılır. Şizofrenili hastalarda reseptif müzikterapi (müzik dinleme) ve aktif müzikterapi (şarkı söyleme, çalgı çalma, müzikle hareket) uygulanır. Müzikterapi şizofrenili hastalarda içe kapanıklığı azaltır ve dış uyaranlara verilen cevabı artırır. Ayrıca dikkat zayıflığı ve zihinsel beceriler üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Müzikterapi şizofrenili hastaların bunaltılarını ve gerginliklerini de azaltarak uyumunu ve sosyal işlevselliğini artırır.

Şizofrenide Beslenme Nasıl Olmalıdır?

Beslenme ve diyetin şizofreniye hem sebep hem de tedavi açısından etki...

Şizofrenideki Temel Sorun Olan Dil Ve Konuşma Bozuklukları Nelerdir?

Dil beynin bütün alanlarının koordineli bir şekilde çalışmasıyla oluşa...

Şizofrenide Ailelerin Üzerine Düşen Yükler Nelerdir?

Şizofreninin yükünün büyük bir bölümü ailelerin üzerindedir. Eskiden, ...