corona-virus-salgininda-korkmaktan-degil-korunmamaktan-korkalim
Corona Virüs Salgınında Korkmaktan Değil Korunmamaktan Korkalım

<p>Bir insan bir çatışma durumunda veya bir kaotik durumda veya işte yaşamış olduğumuz korona virüs salgını gibi bir travmatik olayla karşılaştığında kendini korumak adına ve karşılaştığı sorunu çözmek, onunla başa çıkmak adına birtakım mekanizmalar ortaya koyar. Biz bunlara savunma mekanizmaları diyoruz.<br /> <br /> Savunma mekanizmaları aslında kişiyi korumaya yöneliktir. Ancak bazı savunma mekanizmaları paradoksal bir şekilde kişiyi koruyalım derken aslında çözümden uzaklaşmaya götürür, sorunun ve krizin daha da büyümesine sebep olur. Örneğin bu korona virüs salgını esnasında inkar mekanizmasını çok sık bir şekilde gördük. Yani görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmak,&nbsp;yadsımak, deore etmek, değersizleştirmek önemli bir şey yok, korkacak bir şey yok,&nbsp;bu kadar da büyütmeyin, tarzı yaklaşımları veya kadercilik bize bir şey olmaz, zaten öleceğiz,&nbsp;allah bizi korur, ölüme bir çare yok zaten. Şeklinde düşünceler&nbsp;ve davranışlar karşımıza sıklıkla çıkıyor. Bunlar bizim ilkel davranış&nbsp;modellerinden veya ilkel başa çıkma modellerinden bazıları. Bu tür durumlarda insanlar yaşamış oldukları çaresizliğe ve ümitsizliğe, tevekkül maskesini giydirerek bunu görmezden gelerek olayı küçümseyerek kaderci bir şekilde yaklaşarak sözde kendilerini korumaya çalışıyorlar. Ama bu koruma mekanizması, bu savunma mekanizması kişileri tedbir almaktan önlem almaktan uzaklaştırıyor. O zaman da krizin şiddeti daha da artıyor. Ve bu kişi hem kendisi için tehlikeli bir durum yaratıyor hem de başkaları için tehlikeli bir insan haline geliyor. Yapmamız gereken mutlaka korkacağız ve kaygılanacağız.</p>

Madde ve alkol bağımlılığı tedavisi nasıl yapılır ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'ın video içeriğine web sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Madde ve Alkol Bağımlılığı Nasıl Tedavi Edilir?

<p>Madde ve alkol bağımlılığı kişinin zihinsel, ruhsal,sosyal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak olur. Yani bu tedavi bütüncül bir tedavidir. Yani sadece ruhsal tedaviyle olmaz. Veya Sadece ilaçla madde bağımlılığını tedavi edemezsiniz. Peki öncelikle sürekli konuşulan bir mevzu vardır. Kişinin önce kendisini istemesi lazım. Ben buna katılmıyorum. Kişinin Kendisinin istendiğini beklersek o kişi&nbsp; ölümle ölüm riskiyle&nbsp; karşı karşıya bırakmış oluruz ki buna hiçbir şekilde hakkımız yok. Bir Ruhsal uzman olarak en azından ben&nbsp; isteğinin bırakma isteğinin getirilmesini ve tedavinin bir parçası olduğunu düşünüyorum ve çoğu zaman kişiler kendileri istemiyorlar.O zaman ne oluyor? Eğer ileri derecede bir ölümle yani ölüm riskiyle karşı karşıya ise işte efendim&nbsp; polis işte güvenlik güçlerinden veya işte savcılıktan bir takım yetkiler alınarak kişinin efendim hastaneye sevgi sağlanabiliyor. Ailelerin çoğu zaman&nbsp; çaresiz kaldıkları meselelerden bir tanesi bu.Yani kişiyi hastaneye tedaviye sevk etme noktasında sorun yaşıyorlar. Burada tabii hekimle birlikte kooperatif olarak bu aşamanın geçilmesi söz konusu olabilmektedir.Bu aşamayı geçtik.Hasta Efendim eğer madde uzaklaşıyorsa ne yapmamız gerekiyor? Onu bir şekilde birini müşahede&nbsp; gözlem altına almamız gerekiyor. Çünkü orada klinik mücadele altında dışarıda olduğundan çok daha emniyetli olacaktır. Burada ne yapıyoruz? Yoksulluk ataklarını sağlıklı bir şekilde atlatmasını sağlıyoruz kişinin.Çünkü yoksulluk döneminde kişilerde efendim birtakım fiziksel belirtiler mesela işte alkol bağımlısı olan insanlar dediğimiz işte&nbsp; şoka kadar&nbsp; varabilen kişinin ölümüne bile sebep olabilen yoksunluk belirtileri sözkonusu oluyor. Bunun mutlaka bir hastane ortamında Tedavi Edilmesi, bu yoksunluğu giderecek&nbsp; bir takım ilaç tedavilerinin eklenmesi gerekiyor. Yine efendim serum tedavisiyle kişinin&nbsp; bu maddeden arınması, vücudundaki toksik maddeden uzaklaştırılması da son derece önemli bir tedavi protokoldür.Bunun yanında hastanede yattığı süre içerisinde sadece ilaç tedavisi ve kişiyi tecrit etmek son derece yetersiz bir tedavi yaklaşımıdır. Biz ne yapıyoruz? Bu süreçte kişiye aktif bir ruhsal destek veriyoruz. Psikoterapi uygulaması yapıyoruz. Özellikle işte bir kişi hastaneye yattığı zaman tedavi için en az altı hafta kadar hastanede yatılıyor. Bu altı haftalık süre bizim için son derece önemli bir kritik bir süredir.Altı haftada biz bir insana bir yıllık psikoterapi desteği verebiliyoruz. İşte Travmalarını tespit ediyoruz.Travmalarını efendim işte&nbsp; giderecek işte EMDR gibi EMDR gibi birtakım yöntem kişinin travmalarından&nbsp;arınmasını sağlıyoruz. Yine Efendim işte yanlış inanışları kendine işte efendim yanlış tanımlamalarıyla ilgili sorunlar varsa bilişsel davranışçı terapilerle bunların düzeltilmesinde son derece yardımcı oluyoruz. Aynı zamanda madde bağımlılığında çok sık olarak gördüğümüz dikkat ve konsantrasyon zafiyeti, beyin performansının düşmesi, beyin gücünün azalması&nbsp; için de beyin terapi dediğimiz yani beynin güçlendirilmesi&nbsp; terapileri. Bunlar bilgisayarlı modüllerle kişinin dikkat, hafıza ve diğer konsantrasyon birtakım&nbsp; beyin fonksiyonlarının güçlenmesini sağlıyoruz. Yani kişi dışarıya çıktığında amiyane bir tabirle maça&nbsp; bir sıfır galip bir şekilde başlamış oluyor. Daha sonrasında tabii yapmamız gereken en önemli şey aile ile olan bağları tekrar güçlendirmek, aileyi eğitmek ve sosyal kişinin bağımlılıktan uzaklaşacağı sosyal bir ortamı tesis etmek oluyor.</p>

corona-virus-salgini-bencillik-saldirganlik-ve-damgalamaya-sebep-oluyor
Corona virüs salgını bencillik, saldırganlık ve damgalamaya sebep oluyor!

<p>Koronavirüs salgınında ortaya çıkan iki davranıştan yıkıcı davranıştan bahsetmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi ölüm korkusunu yaratmış olduğu, aşırı saldırganlık ve bencillik. Diğeri de yine ölüm korkusunu yarattı. Damgalama. Aşırı saldırganlık ve bencillik bu tür afet olaylarında veya travmatik, büyük travmatik olaylarda çok sık olarak gördüğümüz bir davranıştır. Konya'da bir olay oldu biliyorsunuz. Bir Güney Koreli Çinli zannedilip bir grup insan tarafından dövüldü. Bu aslında çok trajikomik bir olay. Ama sadece hamasetten veya cehaletten kaynaklanan bir olay değil. Bunun arka planında ölüm ordusuyla korkan, bencilleşen ve saldırganlaşan bir insan profili var. Yani insanlar doğal afetle dönemlerinde veya koronavirüs salgını gibi salgınlarda bencilleşirler ve saldırganlaşırlar. Bir diğer olayda bir diğer davranışta. Damgalama davranışıdır. Tarihte yaşanmış olan veba ve kolera. Salgını çok meşhur biliyorsunuz. İnsanlık için aslında bunlar kolektif bir travmadır. Yani o yüzden insanlar salgın gibi afetlerden çok korkmuşlar. Hastaları dışlamışlar. Hatta yok etmeye çalışmışlardır. Koronavirüs salgınının da böyle bir damgalamaya sebep olduğunu söylemek mümkün E damgalama insanlara nasıl yansıyor? Kişilerin enfeksiyonundan daha da korkmalarına ve hastalığı gizlemelerine sebep oluyor. Birçok kişinin bu yüzden hastalıkların son ana kadar gizlediklerini ve sağlık kuruluşlarına son raddeye kadar baş vurmadıklarını biliyoruz. Halbuki erken başvurular hem kişinin kendisini hem de bulaştıracağı bileceği insanları korumak adına en hayati tedbirdir. Koronavirüs bir eksiklik, bir zayıflık, bir kişilik sorunu değildir. Bir viral enfeksiyondur. Bir sağlık sorunudur. O yüzden bu damgalamanın etkisinde kalmayınız. Ve herhangi bir belirti gördüğünüzde hemen hastaneye sağlık kurumlarına müracaat ediniz.</p>

Bu üçlü, mizaç bozukluğu veya panik depresif bozukluk, tıbbi adıyla bipolar bozukluk, psikiyatrinin belki de en önemli rahatsızlıklarından biridir. Sorun, kişinin duygu durumunu ayarlayan sisteminin bozulmasıdır. İnsanda iki türlü, iki uçlu bir duygu durumu vardır. Mesela neşe, coşku duygusu da vardır, işte keder, üzüntü duygusu da. Normalde, normal bir beyinde insan, günlük içerisinde sınırları aşmaya giriş çıkışlar yaşar. Bazen düzdür, ama bu sınırları aşmaz, belli bir limiti vardır. Bu limiti aşmaya başladığında, eğer insandaki coşku, hareketlilik, sevinç, neşe duygusu veya öfke duygusu üst limitini düzenlemek çıkmaya başladığında, biz orada mani dediğimiz veya taşkınlık dediğimiz durumu görürüz.

Bu taşkınlık durumda ne olur? İnsanın düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında hızlanmalar söz konusudur. Mesela, iki uçuş mesleğinde bir durum söz konusudur, sürekli bir fikirlerin uçuştuğunu ve bunların dile getirildiğini düşünürse çıkacağız. Sürekli konuşan, sürekli bir şeyler anlatmaya çalışan, sürekli hareket eden, aşırı enerjiye sahip olabilir. Mesela, çok mülayim bir insansa, sürekli türkü şarkı okuyan, dans eden biri. İki saat uyur ama çok uyumuş gibi günlerce uyumaz, sanki saatlerce uyumuş gibi zinde olduğunu düşünürler.

Bu durum tabii ki psikososyal açıdan zararlara götürebilecek bir durumdur, mutlaka tedavisi gereklidir. Eğer böyle bir kontrolsüz bir tablo söz konusu ise, kişinin bir hastanede gözetim altında kalması, ilaç tedavisinin düzenlenmesi ve sonra düzgün bir psikiyatrik takip programını alması gerekebilir. Bu tablonun maliyeti yüksek olabilir, tedavi edildiği takdirde kişinin hastalığın izlerini tamamen sıfırlanır ve hiç hasta değilmiş gibi yaşayabilir. O yüzden hastanın ilaç tedavisine devam etmesi ve psikiyatri ile iyi bir diyalogda olması son derece önemlidir. Bu hastalıkta yüz güldürücü en önemli taraf şudur: İyi bir tedavi ile hastalığı belirtileri tamamen sıfırlanmış kişiler hayatlarına devam edebilirler. Burada tek bir şart vardır, ilaç tedavisine dikkat etmek ve hekimle ilişkiyi kesmemektir.