Obsesif kompulsif bozukluk takıntı hastalğı belirtileri nelerdir ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'ın bilgilendirici videosunu web sayfamızdan inceleyebilirsiniz.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı) Hastalığı Belirtileri Nelerdir?

<p>Obsesif kompulsif bozukluk belirtileri obsesyonlar ve kompulsiyonlardır aslında. Ama bunun şu normal titizlikten ayrılmak lazım. Yani insanlar hayatlarında işte mikroba karşı, hastalığa karşı veya düzen tertip noktasında titiz olabilirler. Bu eğer günlük hayatlarını etkilemiyorsa, işlevlerini bozmuyor, sosyal ve mesleki, ailevi işlevlerini bozmuyorsa biz bunu hastalık zemininde ele alıyoruz. Hastalık zemini alacağımız şeyler ise daha çok insanın bütün bu işlevlerini bozan obsesyonlar ve kompulsiyonlardır. En sık karşılaştığımız obsesyonlar mikrop bulaşma veya kirlenme obsesyonlarıdır. Kişi kendisine mikrop bulaşacağından korkun. Sürekli elini yıkayabilir. İşte el sıkışmaktan, insanlarla efendim temas etmekten veya işte umumi tuvaletlere vesaire onlardan o kullanmaktan kaçıdır. Yine kuşku obsesyonları, kontrol obsesyonları, ki bu da çok sık görülen bir obsesyondur. Ne oluyor? Kişi ocağı kapattın mı? Işıkları kapattın mı? Ütü bir prizden çektin mi? Veya efendim kapıyı kilitledin mi düşünceleriyle sürekli kontrol eder bunları. Defalarca kontrol eder. Hatta kilometrelerce gidip dönüp tekrar kontrol edebilir. Dini obsesyonlar, metafizik obsesyonlar, görülen diğer önemli obsesyonlardır. Burada da kişinin aklına sürekli efendim Allah'a küfür veya işte mukaddes bir takım saydı. İnandığı değerlere karşı hakaretvari düşünceler veya bunları inkar eden düşünceler gelir. Kişi bundan dolayı suçluluk, günahkarlık duyarak sürekli tövbe tövbe estağfurullah gibi sözler söyler. Efendim ya aşırı işte namaz kılma, ibadet etme olur veya tamamen bunları hatırlattığı için kaçınma davranışları söz konusu olabilir. Yine efendim önemli yani bu yüzyılımızda önemli bir obsesyon eş cinsel olma obsesyonu veya işte homofobi dediğimiz durum. Kişinin aklına sürekli kendisinin eşcinsel olduğu işte hem hoşlandığı gibi bir takım düşünceler gelir. Kişiye aslında yabancı düşüncelerdi bunlar. Çok rahatsız eder. Bundan dolayı bir suçluluk hatta bir günahkarlık duygusu içerisine giren kişi ve eh bunun işte eh böyle bir şeyin olmadığını ispat edercesine bir takım davranışlar içerisine girer. Bu tür düşünceler açıklandı, açıldığı zamanda da sürekli konuşmaktan kaçınır. Kendi içinde büyük bir sıkıntı yaşar. Son olarak da hastalık eh takıntıları önemli takıntılardan. Nedir bunlar? İşte AIDS, hepatit, kanser gibi birtakım rahatsızlıklara yakalandığını düşünür kişiye. Sürekli aklına bu tür obsesyonlar gelir ve gider doktora eh defalarca, müteahhitlik defalar eh test eh o yaptırır, işte efendim tedavi olur veya işte eh muayene olur eh ama bir türlü tatmin olamaz ve defalarca bu eh sürer gider. Sonuç olarak obsesif bozukluk, obsesyonlar hayatını son derece etkileyen ve ızdırap veren ve mutsuz eden bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkar.</p>

Uyku nedir, sağlıklı uyku ve uyku bozuklukları nasıl tanımlanır ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'ın bilgilendirici video içeriğine sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Uyku nedir?

<p>Uyku hayatımızın en önemli devresi. Beynimizin belki de ihmalinin yapıldığı işte tamirin tamirinin yapıldığı dönemdir. Eğer etkili geçmezse uyku günümüzü etkin bir şekilde alamazsak işte bildiğimiz birçok ruhsal ve bedensel hastalıklara girim çıkartmış oluyoruz. Peki uyku sorunları kendini nasıl gösterir? Genellikle uykunun ya başında ya ortasında ya da sonunda mesela başında sorun olursa uykuya dalma güçlüğü. Uykuya dalamama, dalarken aniden uyanma şeklinde kendini gösterir. Veya sık sık uyandı. Eğer beyin eh ortasındaysa sık sık uyanmalar. Mesela iki saatte bir, bir saatte bir uyanıp kişiyi tekrar uyumakta güçlükler çekilir. Veya efendim rüya pazında bir takım sıkıntılar söz konusu olduğunda, ne neler olur? İşte kötü rüyalar, kabuslar görmek veya aşırı rüya görüyor. Kendini gösterilir. Son dönemdeki bir uyku bozukluğu uyanma döneminde veya derin uyku döneminde bir sorun varsa ne olur? Mesela gecenin uyanır kişi. Bir daha uykuya dalamaz. Tekrar uyumak ister ama uyuyamaz bir türlü. İşte bu tarz uykusuzluklar genellikle beynin kimyasını bozan durumlar söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Çünkü serotonin maddesi, melatonin maddesi gibi bir maddeler beynin uyumasından sorumlu maddeler. Hangi durumlarda olur bu? Mesela depresyon. Bu depresyonda hem uykuya dalma güçlüğü, hem sık sık uyanma ve hem de erken uyarıp uyarak uyuyamama gibi sıkıntılar çok sık görülür ki B depresyonun belki de en önemli belirtisidir. Eh uyku sorunu. Depresyonun tedavisiyle birlikte uyku sorunu da ortadan kalkmaktadır. Veya efendim eh kaygı bozuklukları işte panik bozukluğu veya efendim işte korkular, karanlık korkusu veya kişinin bazı insanlarda şu vardır. Mesela ölüm korkusu vardır. Uyuduğu zaman işte öleceğini düşünür. Bu kişiler de uykuyu düzenleyici bir ilaç tedavisi, psikoterapiyle uyku sorunu ortadan kalkmaktadır. Mesela alkol, alkol kullanımı hem uyku sorununa sebep olur. Hem de beraberinde işte uyku sorunu sonrasında depresyona sebep olur. İnsan beyni gece uyurken yüzde seksen kapasiteyle çalışır. Gündüz ise yüzde yirmi kapasiteye düşer. Yani gece beynimiz çalışır. Gündüz de bedenimiz çalışır. Eğer alkol alırsak ne yapmış oluyoruz? Beynimizi uyuşturmuş oluyoruz. Uyuşan bir beyin gece çalışamadığı için uyku esnasında ertesi güne eksikle kalkmaktadır. O yüzden alkal sürekli alkol alır. Mesela her gün iki üç duble rakı veya işte üç dört tane bira viski içen insanlar da sürekli bir şekilde alıyoruz. Her gün alıyorsa bir zaman sonra alkolsüz uyuyamamak durumu söz konusu olur. Kişi alkol izine de sürükleyen bir durumdur. O yüzden uykusuzluk önemli bir sorundur. Tedavi edilmediği takdirde kişinin hem ruhsal hem de bedensel sağlanan bozar. Bir an önce bir uzmana başvurup bu konuda yardım alınmasında fayda vardır.</p>

antidepresan,depresyon tedavisi,istanbul psikiyatrist
Doğru ve Etkili Antidepresan Seçimi İçin Genetik Testlerin Önemi

<p>Hocam doğru ve etkili anti depresyon seçimi için genetik testlerin önemi nedir? Her ilaç grubu gibi antidepresanlar da genetik yapıya göre farklı kişilerde farklı etkiler gösterebilir. Genetik testler bireyin DNA' sını analiz ederek kişinin genetiğine uygun antidepresanlarının belirlenmesine yardımcı olur. Özellikle tedaviye dirençli depresyon vakalarında hem etkin hem metabolik açıdan uygun hem de yan etki açısından emniyetli antidepresan tespitini sağlamaktadır. Etkin&nbsp;antidepresan genetik olarak direnç göstermeyen antidepresandır. Metabolik açıdan uygun antidepresan ise vücutta istenilen hızda metabolize edilen antidepresandır. Bunu&nbsp;<a href="http://belirleyenise.ch/" rel="noreferrer ugc nofollow" target="_blank" title="‌">belirleyen ise ch</a>p 2, c 19 ve chp 2 d 6 gibi enzimlerin genetik varyasyonlarıdır. Bu enzimler antidepresanların metabolizmasında önemli rol oynar. Farmakogenetik testler bu enzimlerin genetik varyasyonlarını saptayarak, antidepresanların o vücutta hangi hızla metabolize edileceğini belirler. Bu da etkili ve emniyetli dozun belirlenmesine yardımcı olur. Genetik testlerin ortaya koyduğu bütün bu veriler doktorların en uygun tedavi planını oluşturmalarından yardımcı olur. Ayrıca tedavi etkinliğini arttırır ve tedaviye etki süresini kısaltır. Hastanın bir an önce arzu ettiği yaşam kalitesine kavuşmasını mümkün kılar.</p>

corona-virus-stresi-ile-bas-edebilmek-icin-neler-yapilabilir
Corona virüs stresi ile baş edebilmek için neler yapılabilir?

<p>selam sevgili dostlar merhaba malumunuz dünyayı sarsan bir salgınla karşı karşıyayız corona virüs.&nbsp;Bunlar top yekûn insanlık olarak mücadele ediyoruz inşallah bu mücadeleyi kazanacağız ve sevdiklerimizle birlikte de bizim elimizdeki en büyük hakkımız olan yaşamlarımızı da kurtararak güzel günlerde yine güzel şeyler yaşamaya devam edeceğiz. Ancak o zamana kadar bazı önlemler almamız bazı tedbirlere riayet etmemiz gerekiyor. Bunları zaten Hepimiz konuşuyoruz kitle iletişim araçlarında bütün herkese artık onlar da bilinçli duruma geldi bu uygulamaların insanlar olsada çoğunluğumuz uyguladığını görüyoruz.&nbsp;O da bu uygulayanların sayısının artmasını temenni ediyoruz. Peki şimdi evde kalça ağrısına ve ettiğimizin çoğunuz evdeyiz evimizdeyiz evimizde olduğumuz zaman tabi insan hareket bir defa azalmış oluyor hareketi azaldığı için hep aynı şeylerle karşı karşıya olduğumuzu aynı şeyleri yaptığınız aynı ortamda yapacakmış bir takım stresli durumlarda söz konusu oluyor zaten dışarıda dış dünyada bizi tehdit eden bir unsur söz konusu. Onun verdiği bir stres var ve evde olmanın vermiş olduğu stres topu bire güneşinde tabi ki sıkıntılar baş gösterebiliyor, hatta gerginlikler ve öfkelenme der sinirlendiren çatışmalar kavgalar dahi olabilir. Peki bunların önüne geçebilmek için neler yapabiliriz kurumla ilgili size birkaç öneride bulunacağım ilk defa evet belki korona virüs salgını sebebi de biz evlerimize mahsur kaldık dışarı çıkmaya gayret ediyoruz ama bu fırsata çevirebiliriz, nasıl çevirebiliriz sevdiklerimizde sair zamanlarda çok yoğun otobüsün böyle sıkça bir araya gelmiyor. Çok uzun zamanlar böyle belki birçok arkadaşımız dostumuz aynısıyla belki uzun zamandır Bucak bu kadar birlikte zaman geçirmek durumunda kalmadı bu aslında bizim için bir fırsat. Ailemizde çocuklarımızla ikimiz de sevdiklerinizle birlikte olmanın bu özelliğini hissediyoruz her ne kadar bize. Corona virüs salgını bunu eş atmış olsa da biz bunu bir fırsata çevirebiliriz yani insanoğlu yaşamış olduğu her zaman ve zeminde ümidi kaybetmeden güzellikleri yaşayabilir paylaşalım ikincisi bu sevdiklerimizle bir arada olmanın güzelliğini yaşamaya kaynatılır ikincisi stresle mücadelede Sitesi azaltmada bazı yaklaşımlar var bunların başında müzik ve sanat gelir bu özellikle müzik dinlemek bildiğiniz gibi ve stresi azaltan bir aktivitedir birçok çalışma var bu konuda müzik dinlemenin kortizol gibi stres hormonlarını azaltarak insanlarda bir rahatlama yarattığınız stresin etkilerini insanlarda zayıflattığını ve bu yolla da immün sistemi bağışıklık sistemini güçlendirin çok iyi biliyoruz biz bu yönüyle müzik dinlemeyi her türlü bilimsel hastalıkta iskeleti hastalıkta tavsiye ediyoruz mesela kanser hastalarında müzik dinlemeden müzik aktivitelerini kanser hastasındaki yaşam süresini uzattı ile ilgili yayınlarım çalışmaları araştırma çok iyi bir o yüzden evde olduğunuzu süre içerisinde müzik dinlemenizi özellikle tavsiye 4 son zamanlara sosyal medyada o&nbsp;saçların çok güzel konserleri söz konusu oluyor bunları dinlemek Bunlar Seni sevdiğimiz müzikleri müzikleri dinlemek evdeki kayıtlarımıza ispat etmek son derece bir rahatlatıcı olacaktır bunun özellikle tavsiye ederim ama beraberlik şarkı söylemekte Hepimiz bir şekilde sevdiğiniz şarkılar vardırç Bu şarkıları söylüyoruz Evde ev halkıyla birlikte şarkılar sevdiğiniz şarkıları söylememiz Türkleri söylememiz de bizi rahatlatacak bir etkinliktir. Hatta şarkı söylemenin Emin sistemi çok güçlendirdiği mesela immünglobulin adetimiz antikor seviyesine yüzde 250 artırdığını çok iyi bir ama sonuçta bu müzik dinlemek ve müzik şarkı söylemek ne ofu günlerde belki yapacağımız en güzel ses ve mücadele aktivitelerinden birisi yine spor bu çok iyi biliyoruz spor dediğimiz zaman kompleks sporları kastetmiyoruz işte evde volta atar gibi yürümek bile aslında çok son derece stresi atman açısından önemli küçük böyle fazla yüklenmiş yüklenmeden küçücük hareketleri yapmak birtakım kaslarını çalıştırmak etmek ve sahibim bunlar ve son derece stresi azaltan aktivitelerdir bir nefes egzersizleri gevşeme egzersizleri bu özellikle söylüyorum günün belli saatlerinde sabah öğle akşam olabilir 10'ar dakikalık nefes ve gevşeme egzersizlerini sizlere tavsiye ediyorum stresi azaltma noktasında son derece etkili yaklaşımlar evet efendim bu öneriler ışığında İnşallah evde kal çağrısına hepimiz ziyaret ederiz. Bu kötü günlerin atlatırız ve sağlıklı bir şekilde yine bir arada oluruz. Ben de soğana bir ilave de bulunayım evde kal müzik çal İyi günler.</p>

Şizofreni hastalığının biyolojik, psikolojik ve çevresel sebepleri söz konusudur. Biyolojik sebepler genelde genetik etkenlere bağlıdır. Nöro regülün bir adını verdiğimiz genin şizofreni hastalığında son derece etkili bir faktör olduğunu artık biliyoruz. Genetik çalışmalarla zaten bu yatkınlık tespit edilmiştir. Mesela birinci derece akrabasında akrabalarında şizofreni hastalığı olan kişilerde normal toplumda on binde seksen beş yüz gibi görülürken şizofren hastalığının dört on kat çok daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Yine tek yumurta ikizlerinde bir ikizde hastalanma söz konusuysa diğer ikizde yüzde otuz beş oranında fizyofre hastalığının görüldüğü tespit edilmiştir. Yani sonuçta genetik yatkınlık, şizofrenin oluşumu açısından son derece önemlidir. Yine viral etkenler. Efendim eee bazı virüslerin insan beyindeki hücreleri, nöronları etkileyerek şizofreni eee sebep olan o genetik altyapıyı oluşturdukları üzerinde durmaktadır. Ki mesela kış aylarında doğan çocuklarda yaz aylarında doğan çocuklara nazaran şizofren hastalığının çok daha fazla görüldüğü gibi bir istatistikler bilgi de söz konusudur. Ancak burada vurgulamak istediğimiz önemli bir nokta var. Biyolojik Etkenler, genetik etkenler tek başına şizofren hastanın oluşumuna yeterli diğildir. Bir çok aile bize soruyor. Hocam işte bizim dedemizde efendim eh anneannemizde, babamızda, dayımızda, şizofren hastalığı var. Ben işte çocuğumun çocuğumun şizofren hastası olacağından korkuyorum. O yüzden hatta çocuk sahibi olmak istemiyorum gibi eh bi takım yakınmalarla, şikayetlerle gelen kişiler oluyor. Onlara özellikle şunu eh söyliycem, tek başına genetik yatkınlık, şizofreni hastalığının oluşması için yeterli diğildir. Bu bilgiden hareketle genetik etkenin tek başına şizofrenin eee oluşumunda yeterli olmayacağını söylemiştik. Mesela bir örnekle bunu açıklayalım. Tek yumurta ikizlerinde eş hastalanma oranı yüzde otuz beş. Yani bu bir manada şunu gösteriyor. Demek ki tek yumurta ikizleri bildiğiniz gibi yüzde yüz genetik olarak aynı tıpkı olan insanlardır. Birinde eee hastalık varsa diğerinde hastalanmama oranının yüzde altmış beş olduğunu gösteriyor. Yani çevresel etkenler çok daha oluyor. Nedir bu çevresel etkendir? Mesela psikolojik olarak en önemli etken eee hostil yani düşmanca tavırları olan paranoid, şüpheci, sürekli insanlarla kavga eden şizoit, insanlardan kaçan insanları sevmeyen, ilgisiz bir anne tipolojisi. Bu tip annelerin çocuklarında şizofren hastalığının çok daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Yine Bazı toplumsal olaylar, mesela savaşların sonrasında ortaya çıkan açlık, kıtlık gibi birtakım durumlar, aşırı kentleşme, hatta çok ilginç bir şey vardır, bir bilgi vardır. Komşu komşuluğun az geliştiği, gerilediği yerlerde şizofren hastalığı çok daha fazla görülebiliyor. Göç, yine şizofreni hastalığını görülme sıklığını arttıran önemli bir etken. Yani sonuçta olaylarda şizofreniye bir zemin oluşturuyor. Eğer bunun kişide bir genetik yatkınlık da söz konusuysa hastalanma ihtimalini arttırıyor.