sizofreni-hastaliginin-belirtileri
Şizofreni Hastalığının Belirtileri

<p>Şizofren hastalığının belirtilerini dört kategoride ele alabiliriz. Bunlar işitme halüsinasyonları, halüsinasyonlar, özellikle işitme halüsinasyonları, kendi hakkında yorum yapan, efendim kendisini yönlendiren, komut veren sesler duyma şeklinde olabiliyor. Ikinci belirti kümesi hezeyanlardır. Hezeyanların özelliği de kişide sarsılmaz birtakım inançların söz konusu olmasıdır. Yani kişi insanların kendi Zarar vereceğini, kendisini yok edeceğini, efendim öldüreceğini, hatta polisin ve işte MİT'in kendisini takip edip hapse atacağını düşünmeye başlıyor. Veya efendim işte beynine çip yerleştirildiğini, bunun da düşüncelerinin bir şekilde kontrol edildiğini düşünebiliyor. Yine kendisini peygamber, veli, dünyayı kurtaracak adam, hatta Allah olarak düşünen insanlar bile söz konusu olabiliyor. Yani muhakemenin bozulması, gerçeği değerlendirme yetisinin bozulması, hezeyani birtakım düşüncelerle kendini gösterebiliyor. Yine bunun yanında sosyal çekilme, içe kapanma, acayip ve tuhaf bir takım davranışlar sergileme de şizofrenin önemli belirtilerindendir. Ne oluyor? Kişi çevreyi ve dünyayı yabancılaşmış hissetmeye başladığı zaman düşünmeye başladığı için zaman içerisinde dış dünyadan kendinizi soyutluyor ve korumaya alıyor. Işte bu koruma mekanizma içerisinde kendisine müdahale edildiği zaman, kendisiyle iletişim kurulma istendiği zaman bunun bir tehdidi olarak algılayıp buna saldırgan bir tavırla cevap verme söz konusu olabilir. Işte toplum ah da şizofreni hastaları çok işte efendim saldırgandır. Şizofreni hastaları suça meyillidir gibi bir yanlış inanış var. Şizofren hastaları suça meyilli veya saldırgan değiller. Sadece o sosyal çekilme noktasında, hastalığın alevlendiği noktada kendilerini koruma çünkü dış dünyanın kendisi için tehdit olduğunu düşünüyor bu kişi. Ne yapıyor? Bir takım agresif reaksiyonlar göstererek koruma altına alıyoruz. Ama şizofren hastaları bu alevli dönemden sıyrıldıkları zaman toplumdaki suç oranlarından çok daha fazla bir suç işleme yüzdesine sahip değiller. Bu bilginin de altını çizmiş olalım. Tabii dördüncü önemli belirti kümesi ise şizofreni hasta Bu sıcak şikayetlerinden dolayı sosyal, efendim, ailevi, mesleki ve evlilikle ilgili birtakım becerilerini de bir zaman içerisinde işlevlerini kaybediyolar. Yani mesela işte kendi eh bakımlarını yapamaz hale geliyolar, öz bakımları azalıyor. Efendim eh temizliklerini yapamıyolar. Efendim eh yemelerine içmelerine dikkat etmiyolar. Çok sigara, çok efendim aşırı eh kahve ve kola içmeye, aşırı efendim çay içme gibi bir takım durumlar söz konusu olabiliyor. Yine efendim kendi kendine konuşma, kendi kendine gülme insanlarla iletişim kuramama, seste efendim tekdüzelik, monotonluk gibi birtakım belirtiler de şizofren hastalarının da gördüğümüz belirtilerdir. Sonuç olarak tabii çok birçok belirtisi olan bir rahatsızlık bu ama genel olarak en üst noktada belirtilerin en üst noktasında halüsinasyonlar özellikle işitme halüsinasyonları ve hezeyanlar yatmakta ve bunlar kişinin sosyal hayatını da son derece etkile</p>

Bağımlılık hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir, bağlımlılık nasıl tedavi edilir le ilgili Doç Drç Adnan Çoban'ın video içeriğine web sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Bağımlılık Hakkında Bilinmesi Gerekenler

<p>Merhaba. Bugün sizlere dünyanın en önemli ruh sağlığı sorunlarından biri olan bağımlılıktan bahsetmeye çalışacağım. Nereden geliyor bağımlılığın önemi? Çünkü insanların %2 ila %3'ünde yaşam boyu görülme sıklığı var, ve her geçen yıl bu sayı gitgide artıyor. Bir diğer önemli özellik de son yıllarda bağımlılığın görülme yaşının on birli yaşlara düşmüş olması. Sadece erişkinleri değil, çocukları da ilgilendiren, çocukları da etkileyen çok önemli bir ruh sağlığı sorunu bağımlılık. Peki bağımlılık nedir? Bağımlılık, başta alkol ve madde olmak üzere, haz veren nesnelere ve olgulara aşırı bir tutku ve arzuyla bağlanma halidir. Kişi bu maddeler olmadığı zamanlarda aşırı bir boşluk duygusu yaşar, ve bu duygusunu doldurmak için bu maddelere sıkı sıkıya sarılır. Maddeler olmadığında yoksunluk belirtileri yaşar, kendisini çaresizmiş, yetersizmiş, güvende değilmiş, değersizmiş, acizmiş gibi hissetmeye başlar. Bağımlılık dediğimizde tabii ilk etapta alkol ve madde bağımlılığı aklımıza geliyor. Alkolün ve uyuşturucu maddelerin bağımlılık yapıcı etkisini çok iyi biliyoruz. Ancak artık bağımlılığa sadece alkol ve madde açısından bakmıyoruz. Haz veren herhangi bir nesne, herhangi bir olgu, bağımlılık yapabilir diye düşünüyoruz artık. Ve bu meyanda bağımlı davranışlar dediğimiz veya davranışsal bağımlılık dediğimiz birtakım bağımlılık çeşitleri de son yıllarda öne çıkmaktadır. Nedir bunlar? Kumar bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, seks bağımlılığı, selfie bağımlılığı, hatta internet ve teknoloji bağımlılığı da artık bağımlılık kategorisine giden bozukluklar olarak kabul ediliyor. Bağımlılık önce sadece belli kesimin rahatsızlığıymış gibi algılanırdı. Halbuki artık her kesimden insanı etkilediğini çok iyi biliyoruz. Sadece erişkinleri değil, çocukları da etkiliyor, gençleri de etkiliyor. Haliyle bu sıklığın artmış olması, gitgide toplumsal alanda yaygınlaştırılması, hatta sosyal medyada ve diğer medya unsurlarında sanki sıradan normal bir şeymiş gibi algı operasyonlarının yürütülmesi, bağımlılığı çok daha ciddi bir sosyal sorun haline getirmektedir. O yüzden bir insanı bağımlılığa götüren süreçleri çok iyi tanımlamamız ve bağımlılık risklerini önceden kestirebilmemiz son derece önem arz ediyor.</p> <p>Peki bir insan bağımlılığa nasıl yatkın hale gelebiliyor? Veya bağımlılığa giden yol nasıl başlıyor? Bundan biraz bahsedelim. Bağımlılığa sebep birçok etken söz konusu. Genetik birtakım yatkınlıklar, ailede kullanan insanların olması, depresyon, travma sonu stres bozukluğu gibi birtakım rahatsızlıklar, psikiyatrik rahatsızlıklar, kişilik bozuklukları, önemli etkenler arasındadır. Ancak en önemli etken özellikle çocukluk çağında yaşanmış olan ruhsal travmalardır. Çocukluk çağında yaşanan fiziksel istismar, cinsel istismar, fiziksel ve duygusal ihmal, göç, savaş, terör gibi çocuğun güvenliğini bozan bir takım travmalar ve sosyal Mesleğin çok zayıf olduğu ortamda büyümüş olmak kişiyi bağımlılığa götüren yolun zeminini oluşturmaktadır. Bu travmatik zeminde büyüyen çocukta içten içe bir ruhsal acı kendini hep hissettirir. Çocuk, değersizliği, güçsüzlüğü, yetersizliği, güvensizliği öğrenir. İlerleyen süreçte anne-babanın kaybı, iş kaybı, iflas, kız arkadaşından veya erkek arkadaşından ayrılma gibi bir travmayla müthiş bir boşluk duygusu içerisine girer. Yalnızlık hissetmeye başlar, kendisini çaresiz, mutsuz, ümitsiz ve karamsar hissetmeye başlar. İşte bu dönemde bu ruh halini vermiş olduğu acıyı dindirmek amacıyla alkol ve maddeye tevessül eder. Alkol ve maddeyle kendisini teselli etmeye</p>

kumar-bagimliligi
Kumar Bağımlılığı

<p><br /> Kumar, aileleri birbirinden ayıran, sevenleri birbirinden ayıran ocakları söndüren çok tehlikeli bir illet. Çoğu zaman kişinin itibarını kaybetmesine, toplumsal destek eksikliği, sistemlerinin zayıflamasına ve eşiyle, ailesiyle, çocuklarıyla ayrılmasına sebep olmakta, maddi iflasın yanında bir toplumsal iflası da beraberinde getirmektedir. Peki kumar, bir ahlaki sorun mudur? Yoksa bir tıbbi sorun mudur? Kumar kesinlikle bir tıbbi sorundur. İnsan beyninin özellikle gözün arka bölümüne denk düşen yerinde bir bozulmayla karakterize, bir dürtü kontrol sorunudur. Peki kumara sebep olan etkenler neler oluyor? Çoğu zaman diğer bağımlılıklarda gördüğümüz ruhsal boşluk veya duygusal boşluk, bazı eksiklik düşünceleri ve bunlara sebep olan travmalar oluyor. Yani kişi bazı travmalar yaşıyor ve bazı duyguların eksikliğini hissetmeye başlıyor. Yetersiz, düşük duygular olabilir, değersizlik duyguları, güçsüzlük, eksiklik, eziklik, acizlik, çaresizlik gibi bazı düşüncelere sahip oluyor ve bu düşüncenin uzantısı olarak da kumar oynayarak para kazanarak, kumar yoluyla para kazanarak karşılama eğilimine giriyor bir şey. Fakat öyle bir illet ki bu kumar. Kişi oynadıkça kaybediyor. Kaybettikçe daha çok oynama ihtiyacı hissettiriyor ve her oynadığında kaybettiği değerler gitgide artmaya başlıyor. Bir dipsiz kuyu gibi oynadıkça kaybediyor, kaybettikçe oynama arzusu içerisinde oluyor. İşte bu kumar sadece insanın para kaybetmesine değil, ailesinin de kaybetmesine ve birçok insani duygularını da kaybetmesine sebep oluyor. Peki biz bu durumda ne yapacağız? Eğer kumar, bir ahlaki sorun değilse, bu kumar oynayan insanların çoğu aslında iyi insanlarsa. Çoğu aslında çevresinde bu kumar illetinden önce sevilen, sayılan, dürüst, mükemmeliyetçi, işini düzgün yapan, işine, sorumluluğa sahip olan insanlardır. Peki, biz bu insanlara nasıl yardımcı Olacağız? İşte bu insanlara tıbbi olarak tabii yine Yardımcı olacağız. Gerekli ilaç tedavisinin yanında Travmalarına yönelik, o boşluk duygusuna sebep olan travmalara Yönelik terapiler, aile terapileri, sosyal terapiler, sosyal destek Yaklaşımları, çoğu zaman kumar bağımlılığının tedavisinde son derece başarılı olmaktadır.</p>

sizofreni-hastaliginin-tedavisi
Şizofreni Hastalığının Tedavisi

<p>Şizofreni hastalığının tedavisini, akut dönem tedavisi ve uzunlamasına tedavi olarak ikiye ayırabiliriz. Akut dönem tedavisi dediğimiz şey, kişinin alevlenme yaşadığı dönemdir. Yani halüsinasyonların, hezeyanların, pik yaptığı ve kişinin aşırı sosyal içe çekilme veya aşırı saldırganlık kendini koruma davranışları içerisine girdi. Kendisine ve çevresine zarar verme riskinin söz konusu olduğu dönemlere biz AKUT alevlenme dönemleri diyoruz. İlk Akdağ. Kişinin alınıp hastaneye yatırılması. Böyle bir durumda çünkü mutlaka bizim eh klinik gözlemler almamız gerekiyor hastamızı. Hastaneye yatırılması ve gerekli müdahalenin yapılması son derece önemlidir. Bunun altını çizmek istiyorum çünkü ilk atakta genelde aileler hastalığı konduramıyorlar, hatta gizleme eğilimi içerisine giriyorlar ve hastanın hastalığın kronikleşmesine sebep oluyorlar. Peki bu AKUT alevlenme döneminde ne yapıyoruz? Kişiyi mutlaka klinik müşahede altına alıyoruz, hastaneye yatırıyoruz. Bu hastane ortamında neler yapıyoruz? Tabii hastane ortamında yoğun bir ııı girişim söz konusu olmak zorunda. Çünkü kişi kendisine de zarar verme noktasına geliyor. Ne yapıyoruz? İlaç tedavisi. Yoğun bir ilaç tedavisi. Kontrol altına alınacak ilaç tedavisi. İlaç tedavileri artık eskisi gibi yan etkileri olan ilaçlar söz konusu değil. Şimdi artık güvenlidir.<br /> <br /> Yan etkisi minimal düzeyde olan ve etkinliği yüksek olan ilaçlar var. Ama beraberinde eğer çok aktif bir mm süreç söz konusuysa mm halk arasında elektroşok adını ve verdiğimiz elektrokonizm terapi. Bizim mutlaka uygulamamız gerekiyor. Bakın bu tedavi hakkında da çok yanlış inançlar söz konusu. Yani bu elektroşok adından hareket de kişiyi şoka soktuğu veya işte kişinin beynindeki bütünlüğü bozdu. Geri dönüşümsüz birtakım hasarlara sebep olduğu gibi birtakım inanışlar var. Bunların hiçbir tanesi gerçeği yansıtmamaktadır. Elektroşok tedavisi, elektro kondisp terapi, EKT dediğimiz son derece güvenilir ve hayat kurtarıcıdır. Bu sürecin hastanedeki sürecin kısalmasına yardımcı olur. Hatta biz hamile kadınlarda ilaç kullanamıyoruz, Bazen elektrokomisi terapiyle onların depresyondan ve şizofrenden kurtulmalarını sağlayabiliyoruz.<br /> <br /> Yaşlı insanlarda bile elektrokom ve terapi kullanılabiliyor. Bu parantezten sonra devam etmek gerekirse bu hastane periyodunda hastanın belirtilerinin azalmasını, periyodunda hastanın belirtilerinin azalmasını, şiddetinin azalmasını sağlıyoruz. Belli bir aşamaya gördüğümüzde artık yani dışarı çıkabilir, dışarda tedavisine devam edebilir kanaatine eh vardıktan sonra hastayı taburcu ediyoruz. Ancak bu hastane eh periyodunda bir hekimin yapması gereken çok önemli bi şey var. O da nedir? Aileyi eğitmek. Burada aileyle kooperayon hekim, aileden efendim gerekli bilgileri alıyor. Onların efendim çarpıkları varsa mücadele noktasında sorunları söz konusuysa onları eh kendilerine öğretiyor ve çıktıklarında ne yapacağını bir şekli gelmiş oluyor. Eğer bir hekim bunu yapmazsa şizofren hastasının ailesiyle görüşmezse tedaviyi eksik bırakmış olur. Sonuçta hasta, hastaneden çıktıktan sonra artık bizim psikoterapötik ve psikososyal rehabilitasyon yöntemlerini devreye sokmamız lazım ki o başlı başına bir eh çalışma alanıdır.</p>

Depresyon yine birçok nedene bağlı bir ruhsal rahatsızlıktır. Çocukluk çağında yaşanan bir takım rahatsızlıklar, sorunlar, olaylar, depresyon yatkınlığı artıran olaylardır. Mesela on bir yaşından önce anne babayı kaybetmek önemli bir depresyon sebebidir. Çocukluk yaşında yaşanan işte bir takım travmalar, aile sorunları, anne baba geçimsizlikleri, yine depresyon sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca süreçte aşırı stresli durumlar mesela çok yoğun çalışmak efendim çok yoğun bir sınav sürecinden geçmek gibi aşırı stresli durumlarda da yine beyindeki mutluluk kimyasalların adını verdiğimiz yani serotonin hormonununazalmasına bağlı aşırı tüketilmesinden kaynaklı azalmasına bağlı depresyon görülebilmektedir. Ayrıca bir takım rahatsızlıklar, mesela tiroit rahatsızlıkları, hipotiroidi yani tiroid bezinin yavaş çalışması, kalp hastalıkları, bir takım hormonal rahatsızlıklar, böbrek üstü bez mm bezindeki rahatsızlıklar vesaire bunlarda yine depresyona yatkınlığı arttıran rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkıyo. İşte aile sorunları, evlilik sorunları, efendim eh işte doğumlar, mesela kadınlarda önemli bir depresyon sebebi olarak da doğumları sayabiliriz. Doğum yapmayı sayabiliriz. Yine efendim alkol ve madde kullanımı, zararlı bi takım Bakanlıklar da depresyona yatkınlığı arttıran nedenler arasındadır.