Dil beynin bütün alanlarının koordineli bir şekilde çalışmasıyla oluşan mükemmel bir faaliyettir. İnsanların birbiriyle anlaşmak, ruhsal ve duygusal iletişim kurmak, haberleşmek ve fikir alışverişinde bulunmak için kullandıkları en önemli araç dildir. Bu konuşma ve yazma şeklinde olduğu gibi işaret dili veya başka semboller aracılığı ile de olabilir. İnsandaki kadar gelişmiş olmasa da hayvanların bile kullandıkları bir dil vardır. Örneğin arıların havadaki dans etme biçimleri ile bal toplanacak yerleri işaret etmeleri, maymunların 2-3 yaşındaki bebeğin seviyesine gelebilecek düzeyde de olsa sağır ve dilsizler için kullanılan işaret dilini öğrenip kullanabilmeleri, balina ve yunusların çıkardıkları sesler hayvanların da kullandıkları bir dilin olduğuna işaret eder. Yani evrende canlı cansız ne varsa bir dile sahiptir ve kendince bir şeyler konuşur.

Ancak insan sembollerle ve soyut kelimelerle oluşturduğu konuşma ile diğer canlılardan farklı bir boyuta geçer. Ayrıca insan kendisini farklı kılan bu dili düşüncelere de dönüştüren bir yüksek kabiliyete sahiptir. Doğumundan itibaren dil ile ilgili bir gelişim sürecinden geçer. İletişime somut (konkre) yani eşyanın sesini taklitle başlar, sonra senbol ve soyut kelimelerle konuşmayı, en nihayetinde soyut düşünmeyi keşfeder. Oktavio Paz’ın da dediği gibi “İnsan düşündüğü için konuşmaz konuştuğu için düşünür.”

Dilin ve konuşmanın gelişmişlik seviyesi aynı zamanda düşüncenin de seviyesini belirler. İnsan düşüncesini kelimeler şekillendirir, zenginliğini kelimeler belirler. Kelimeler belli bir ahenk ve düzen içinde çağrışım bağlarıyla bir araya gelir. Böylece düşünme ve konuşmada bütünlük sağlanır. Kelimeler insan zihninde dış dünyayla ilgili nesne, olay ve duyguları sembolize eder. O yüzden bilinen kelime sayısı arttıkça zekânın kalitesi de artar. Bugün Afrika’da yaşayan bazı kabilelerin dilleri 900 kelimeden ibarettir. Buna karşılık, İngilizcede 120.000 kelime bulunur. Shakespeare’in eserlerinde birbirinden farklı 30.000 kelime kullandığı, bu yüzden dünyada en fazla değişik kelime kullanan yazar olduğu, onu Victor Hugo ve Goethe’nin takip ettiği bilinir. Bu yazarların eserleri, insan düşüncesini ve soyutlama gücünü yansıtan en esaslı örneklerdir.

Bu eserler hem yaşadıkları döneme ışık tutmuş hem de sonraki nesillerin düşünce gelişiminde de etkin rol oynamıştır. Bu örneklerin aksine fakirleşen dilin insan düşüncesini nasıl zafiyete uğrattığı, insan ilişkilerini ve iletişimini bozduğu, yozlaşmaya ve yabancılaşmaya sebep olduğu tarih boyunca sıklıkla görülmüştür. Kullanılan kelime sayısı azaldıkça önce dil sonra da düşünce fakirleşir. Düşüncenin fakirleşmesi insanı pasif, tekdüze veya çok az düşünen, taklit aşamasından öteye geçemeyen, kolayca yönlendirilebilen biri haline getirir. Dilin fakir olduğu veya fakirleştirildiği toplumlarda “sosyal yabancılaşma sendromu” adı verilen bir durum oluşur ki bunun psikiyatrideki karşılığı şizofrenidir. Şizofrenide doğal dil gelişimi tamamlanmış olmasına rağmen, nöro-kimyasal bozulmalar sebebiyle önce dil sonra da konuşma ve soyut düşünme bozulur. Bu nedenle şizofreni bir iletişim bozukluğu olarak da tanımlar. Nitekim bir dönem şizofreni ‘mükâleme bozukluğu’ yani ‘karşılıklı konuşma, iletişim bozukluğu’ diye de tanımlanmıştır.

Şizofrenide Konuşma Bozuklukları Nelerdir?

Şizofrenili hastalardaki konuşma bozukluğu düşünce ve muhakemenin bozulduğunu yansıtır önemli bir klinik belirtidir.

Şizofrenili hastalarda kendilerine söylenen cümleleri aynen tekrar etme, söylenen kelimelerin son hecesini veya kelimesini yineleme, aynı kelimeyi birçok kere arka arkaya söyleme, birbirleriyle hiçbir bağlantısı olmayan ve bir araya geldiği zaman anlamlı bir cümle teşkil etmeyen kelimeleri otomatik bir şekilde söyleme, kendisiyle görüşen kişinin sorularına yine onun kullandığı kelimelerle cevap verme şeklinde konuşmalar görülebilir. Bunlar düşünce fakirliğinin bir göstergesidir. Kişi karşısındaki insanın kelimelerini kullanarak iletişim kurmaya ve gitgide yabancılaştığı dış dünyaya taklit yoluyla tutunmaya çalışır.

Uzun süre hastanede kalmış, çevreyle irtibatı tamamen kopmuş, uyaran açlığı içindeki şizofrenili hastalarda aynı kelime veya deyimlerin hissiz ve duygusuz bir şekilde tekrar etme görülür. Hasta bazı kelimeleri, cümleleri, deyimleri, hatta kendi ürettiği kelimeleri papağan gibi tekrarlayıp durur.

Şizofrenili hastalarda sözel akıcılık ve kelimelerdeki melodiyi ifade etme zorlaşır. Dolayısıyla prozodileri bozulmuştur (disprozodi). Bu nedenle kelime vurgularını doğru yapamaz, hem kelime tonlamasında hem de hece vurgularında bozukluk yaşarlar.

Şizofrenide bazen agramatik konuşma görülür. Ekler, bağlantılar, fiiller bozulur. Hasta telgraf çeker gibi kısa cümlelerle konuşur. Buna telegrafik konuşma da denir. Yine fiilleri mastar halinde kullanma (tarzan konuşması) ve vecize gibi konuşma (asintaksi) da görülür. Ancak bu tip konuşmalarda, vurgular ve akış değişse de, anlatım gücü bir dereceye kadar korunur. Bir örnekle görmeye çalışalım: “Efkârı umumiyeye maruzatım şudur Türkiye Cumhuriyetinin başlıca vasıfları şudur birinci vazifesi Türk milletine akli selim yönüyle muamele edilmesidir bunun içindir ki muhtelif sınıflardaki insanlarda imtiyaz ve sınıf yoktur bunun sebebi şudur insanlar toplu olarak çalışırlarsa derece ve sınıflara münkasen olması zaruridir.” Yer yer vecize şeklinde (asintaksi), yer yer de telegrafik konuşma izleri görülüyor. Kelimeler art arda sıralanmış, noktalama işaretleri hastanın konuşma şekline göre değişmiştir hatta neredeyse kaybolmuştur.

Bazı hastalar karşılıklı konuşma yeteneklerini kaybedebilirler. Kendi kendilerine mırıldanır, işittikleri seslerle konuşur, karşılarında gördükleri hayallerin söylediklerine cevap verirler. Zaman zaman, gözlerini odanın bir köşesine dikip gaipten gelen sesleri dinleyebilir, onlarla konuşabilir, kavga edebilir, konuşanlara küfür edebilirler. Tek başına monolog tarzında konuşabilir, durup dururken alakasız sözler sarf edebilirler. Buna verbal impulsiyon yani kontrolsüz konuşma adı verilir. Kendi kendine gülmeler, bazen aniden sinirlenmeler, kendi kendine konuşmalar bu belirtinin uzantısıdır.

Bazen son derece müstehcen deyimlerle dolu konuşmalar görülür. Buna koprolali adı verilir.

Psikoz Nedir? Şizofrenide Psikoz Ve Sanrılar Nasıl Oluşur?

Psikoz dış dünyadan gelen uyaranların objektif ve rasyonel bir şekilde...

Şizofreni Dikkati Bozar mı?

Dikkat, bireyin çevreden gelen ya da istemli olarak yöneldiği uyaranla...

Şizofreni İlaçlarının Yan Etkileri Konusunda Yanlış İnanışlar Ve Bilgi Kirlilikleri Nelerdir?

İnternet ve akıllı telefon gibi iletişim araçlarının artmasıyla birlik...